Amaç: Bu çalışma, hemşire, ebe ve acil tıp teknisyenlerinin meme kanseri risk düzeyini ve bu kanserin erken tanılanmasına yönelik sağlık inançlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma, bir üniversitenin araştırma ve uygulama hastanesinde görev yapan 146 hemşire, ebe ve acil tıp teknisyeni ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri, “Veri Toplama Formu”, “Meme Kanseri Risk Değerlendirme Formu” ve “Meme Kanseri Sağlık İnanç Modeli Ölçeği (MKSİMÖ)” kullanılarak toplanmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t ve one-way anova testleri kullanılarak değerlendirilmiştir.
Bulgular: Araştırmaya katılan sağlık profesyonellerinin yaş ortalaması 30.06±6.22 olup, %69.2’si kendi kendine meme muayenesi (KKMM) yapmaktadır. Hemşire, ebe ve acil tıp teknisyenlerinin %97.2’sinin meme kanseri açısından düşük riske sahip oldukları belirlenmiştir. Üniversite mezunu ve gelir durum iyi olanların, KKMM konusunda eğitim alanların, öğrenimleri sırasında bu eğitimden yararlananların ve KKMM’sini yapanların, kendi grup değişkenleri içerisinde istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde MKSİMÖ’nin KKMM Öz-Etkiliği alt boyutundan aldıkları puan ortalamalarının fazla olduğu bulunmuştur (p
Bu çalışma yeni doğum yapan annelerin doğum sonrası dönemde kullanmayı tercih ettiği aile planlaması yöntemleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olarak planlanan bu çalışma iç Anadolu bölgesinde bir şehirde doğum ve çocuk hastalıkları hastanesinde doğum yapan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 293 kadın ile yapılmıştır. Veriler literatür taranarak oluşturulan anket formu ile yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak doğum sonu birinci günde toplanmıştır. İstatistik analiz paket programı ile verilerin analizi yapılmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 26,5±5.6 (17-42) olup, %53,9'u ilkokul mezunu, %92.2'si ev hanımıdır. Yüzde 52,2'sinin ekonomik durumunun orta olduğunu ifade etmişlerdir. Gebelik öncesi %59,2'si aile planlaması yöntemi kullandıklarını ve en çok kullanılan yöntemin %21,5 ile rahim içi araç olduğu belirlenmiştir. Doğumdan sonra %37,3'ünün aile planlaması yöntemi olarak rahim içi araç kullanacağını ifade etmişlerdir. Sonuç: Kadınların %30'u doğumdan sonra kullanacakları aile planlanması yöntemine karar vermediklerini ifade etmişlerdir. Bu nedenle loğusa servislerinde çalışan hemşireler doğum sonu eğitimlerine özellikle aile planlaması yöntemlerini katarak karar vermeyen kadınları etkili aile planlaması yöntemlerini tercih etmelerine katkı sağlayabilirler
Purpose
This study aimed to determine the effects of motherhood and body perception of pregnant women on sexual dysfunction.
Methods
Data were collected using a demographic data form, the Self‐Perception of Pregnants Scale (SPPS) and the Female Sexual Function Index (FSFI). The study which is cross‐sectional was conducted with 280 pregnant women. Percentages, Pearson correlation, and multiple regression analyzes were used for data analysis.
Findings
Pregnant women with a positive pregnancy‐related motherhood and body perception had low sexual dysfunction. There was a moderately significant positive relationship between sexual functions and pregnancy‐related motherhood perception (r: 0.430, p < 0.001) and a moderately significant negative relationship between pregnancy‐related body perception (r: −0.376, p < 0.001).
Clinical Implications
Healthcare professionals should know what is the motherhood and body perception of pregnants while evaluating sexual health.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.