Öz: Beşeri sermayenin ekonomik büyüme ile ilişkisi son yıllarda sıklıkla incelenen bir araştırma konusudur. Beşeri sermaye sağlık gibi en temel bir ihtiyaç göstergesini içinde barındırmaktadır. Bir toplumu meydana getiren bireylerin sağlık düzeylerinin yüksek olması, o toplumun ekonomik anlamda gelişme potansiyelini artırmaktadır. Sağlıklı bireyler yetiştirmek ve bireylerin sağlık düzeylerini korumak amacıyla gerçekleştirilen sağlık harcamaları, beşeri sermayenin niteliğini artıran faktörlerin başında gelmektedir. Sağlık harcamalarının beşeri sermayeye sağladığı olumlu katkılar, ekonomik büyüme için ciddi bir kaynak oluşturmaktadır. Bu çalışmayla, seçilmiş 17 OECD ülkesi için sağlık harcamaları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki incelenmektedir. Yapılan ampirik analizde söz konusu ülkeler için 1976-2017 yıllarını kapsayan dönemde cari fiyatlarla kişi başı sağlık harcamaları ve kişi başı GSYİH verileri kullanılmıştır. Sağlık harcamaları serisi için veriler OECD resmi veri tabanından derlenmiştir. Ekonomik büyüme verileri ise Dünya Bankası resmi veri tabanından temin edilmiştir. Seriler arasındaki saklı eşbütünleşme ilişkisi Hatemi-J (2018) tarafından önerilen test ile sınanmıştır. Seriler kendi aralarında uzun dönemli ilişkiye sahip değilken, pozitif ve negatif şoklar arasında uzun dönemli ilişki bulunmuştur. Ayrıca serilerin asimetrik nedensellik ilişkisi sınanmış ve serilerin negatif şokları arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.
Jeopolitik riskler geçmişte olduğu gibi günümüzde de ciddi bir endişe kaynağıdır. Literatürde durağanlık sınamaları genelde histeri, sürdürülebilirlik, satın alma gücü paritesi, yakınsama hipotezi gibi vb. sınamalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise jeopolitik risk endeksinin durağan olup olmadığı araştırılmaktadır. Uluslararası ilişkilerin normal ve barışçıl işleyişini bozan olayların yarattığı belirsizliğin sürdürülebilir olup olmadığı hakkında bir çıkarımda bulunulacaktır. Bu amaçla 1985-2019 yılları arasında jeopolitik olarak risk grubunda olduğu düşünülen ve veri mevcudiyeti dikkate alınarak 13 ülkeden oluşan bir ülke grubu (Türkiye, Güney Kore, Rusya, Hindistan, Çin, Endonezya, Sudi Arabistan, Tayland, Ukrayna, İsrail, Malezya, Filipinler ve Hong Kong) alınmıştır. Ülkelerin jeopolitik risk endeksinin göstergesi olarak kabul edilen ve hesaplanan endeks değerleri kullanılmıştır. Bu çalışmada jeopolitik risk endeksinin durağanlığı panel birim kök testi ile sınanmıştır. Bu test Li, Ranjbar ve Chang (2015) tarafından literatüre kazandırılan kırılmalı Fourier testi olup veri yapısındaki yumuşak ve keskin yapısal kırılmaları birlikte dikkate almaktadır. Yapılan durağanlık sınaması neticesinde jeopolitik risk endeks serisinin durağan olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Böylece ülkeler için jeopolitik risk endeksinde meydana gelen şokların etkisinin kalıcı olmadığı diğer ifadeyle geçici olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca Hindistan ve Endonezya hariç diğer ülkelerde jeopolitik risk kırılmaları tespit edilememiştir.
Artan nüfus ve gelişen teknoloji ile birlikte günümüz dünyasında hayatın vazgeçilmez parçası olan enerji, tüm ülkeler için öncelikli ve önemli bir konumdadır. Enerji, özellikle kaynakları yetersiz olan ülkeler için stratejik bir konudur çünkü gelişme yolundaki bu ülkeler büyük ölçüde enerji ithalatına bağımlı hale gelmekte ve ekonomileri kırılganlaşmaktadır. Bu durumdaki ülkeler daha çok yenilenebilir enerji kullanımına yönelmekte ve böylece bir taraftan enerji bağımlılığını azaltırken diğer taraftan da sürdürülebilir kalkınma yolunda adımlar atmaya çalışmaktadırlar. Çalışma kapsamında yeni sanayileşmekte olan ülkeler için yenilenebilir enerji tüketiminin durağan olup olmadığı araştırılmaktadır. Bu amaçla 1965-2019 yıllarını kapsayan yenilenebilir enerji tüketim verilerine kalıntılarla genişletilmiş en küçük kareler (RALS) tekniğine dayanan yapısal kırılmaları dikkate alan birim kök testleri uygulanmıştır. Analiz neticesinde kalıntıların normal dağılmama ihtimalini göz önünde bulunduran RALS temelli testlerin daha güçlü sonuçlar verdiği bilgisi ışığında yeni sanayileşmekte olan ülkelerde kullanılan yapısal kırılma sayısı ve modeline göre yenilenebilir enerji durağanlık sonuçlarının farklılaştığı görülmektedir. Hem düzeyde hem de düzeyde ve eğimde iki yapısal kırılma altında sanayileşmekte olan 8 ülkenin yenilenebilir enerji tüketimi serisinin durağan olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu da ülke ekonomilerinin fosil yakıt tüketiminden ziyade daha az maliyetli ve çevre kirliliğine neden olmayan yenilenebilir enerji kullanımına ağırlık vermeye başladığını ve dışsal şokların geçici etkide bulunduğunu göstermektedir.
Dünya nüfusu özellikle 1950'li yıllardan sonra hızla artmaya başlamıştır. Nüfus artışında doğum, ölüm oranları ve göç oranları temel itici güçlerdir. Nüfus artışı, ülkenin ekonomik kalkınmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Nüfus artış hızının ekonomik kalkınma üzerindeki etkisi, tartışmalı ampirik çalışmaların konusu olmuştur. Araştırmacılar, nüfus artışının ekonomik kalkınma üzerinde pozitif etkisi olabileceği gibi negatif etkilerinin de olabileceğini savunmuşlardır. BRICS-T (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika ve Türkiye) ülke grubu, son yıllarda yüksek büyüme hızı, artan ihracatı ve milli geliri, bol doğal kaynakları, jeopolitik konumu, lojistik olanakları ve gelişme potansiyeli olan ülkelere ev sahipliği yapması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada dünya nüfusunun neredeyse yarısına sahip olan ve yükselen ekonomileri ile dikkat çeken BRICS-T ülkeleri için kalkınma ve nüfus artış hızı arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Bu amaçla Birleşmiş Milletler Geliştirme Programı resmi veri tabanından insani gelişme endeksi verisi ile Dünya Bankası resmi veri tabanından yıllık nüfus artış hızı verisi kullanılmış olup 1990-2019 dönemini kapsamaktadır. Çoklu yapısal kırılmaları dikkate alan panel veri analiz yöntemlerinden faydalanılmıştır. Bunun için öncelikle iki değişkene 5 yapısal kırılmaya kadar izin veren Carrion-i Silvestre vd. ( 2005) tarafından önerilen kırılmalı panel birim kök testi uygulanmıştır. Ardından yapısal kırılmaları dikkate alan ve Banerjee ve Carrion-i Silvestre (2015) tarafından literatüre kazandırılan yapısal kırılmalı panel eşbütünleşme analizi gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar neticesinde iki değişken arasında uzun dönemli bir ilişkinin olduğu görülmektedir.
ÖzÜlke bazında dış borçlar artmaya başladığında politika yapıcılar kısıtlayıcı mali politikalar izlemektedir. Dış borçla mücadele politikaları için daha fazla kanıt sağlamak adına, dış borçların sürdürülebilirliği konusu literatürde dikkat çeken konulardan birisidir. Bu amaçla 1996-2019 dönemini kapsayan yıllık verilerle Türki Cumhuriyetlerde dış borcun sürdürülebilir olup olmadığı araştırılmak istenmektedir. Bunun için Dünya Bankası resmi veri tabanından elde edilen veri seti doğrusal olmayan panel birim kök analizi ile sınanmıştır. Elde edilen bulgulara göre serinin durağan olduğu görülmektedir. Bu ampirik sonuçlara göre Türki Cumhuriyetleri içeren ülke grubu için dış borcun sürdürülebilir olduğu sonucuna varılmaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.