Introduction This study was conducted to determine the effects of sleep hygiene education and reflexology on sleep quality and fatigue in the patients receiving chemotherapy. Methods The sample of the study consisted of 167 patients (84 in the experimental and 83 in the control group). The data were collected between October 2016 and November 2017 using an Introductory Information Form, the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) and the Fatigue Severity Scale (FSS). Results The mean ‐test score from the PSQI was 5.5 ± 2.1 for the experimental group and 13 ± 2.4 for the control group. The mean post‐ test score from the FSS was 22.6 ± 1.9 for the experimental group and 41.0 ± 4.2 for the control group. The difference between the mean scores of the groups was statistically significant (p = 0.000). Conclusion The patients receiving chemotherapy had lower mean scores from the PSQI and the FSS while they had increased sleep quality and decreased fatigue after sleep hygiene education and reflexology.
Üniversite yılları, ergenliğin son dönemi olup ruhsal yönden zorlu bir süreçtir (1). Ayrıca, bu yıllar öğrencilerin farklı bir şehirde tek başlarına yaşamaya başladıkları, barınma sorunları, kişiler arası ilişkilerde güçlük, sosyal uyum, bir mesleğe aday olma, bağımsız karar verme durumlarının arttığı dönem olarak tanımlanmaktadır (1). Bunlarla birlikte hemşirelik öğrencilerinin yoğun ve stresli ortamlar olan hastanelerde uygulama yapmaları, uygulama sırasında hasta ve ölümcül bireylerle karşılaşmaları onlarda stres yaratmakta ve stresle uygun şekilde baş edemediklerinde öğrenciler anksiyete ve depresif ÖZET Amaç: Bu çalışma, hemşirelik öğrencilerinde anksiyete, depresif belirti sıklığı ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma bir sağlık yüksekokulunda hemşirelik bölümü öğrencilerinde Mart-Nisan 2018 tarihleri arasında tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. Örneklem seçimine gidilmeksizin gönüllü olan 295 öğrenci ile çalışma tamamlandı. Veriler, kişisel bilgi formu, Beck Depresyon Envanteri (BDE) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde yüzdelik, ortalama minimum, maksimum, standart sapma, Shapiro Wilk Testi, Spearman Korelasyon testi, Mann Whitney U Testi ve Kruskal Wallis Testi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamasının 22,01±2,01 olduğu, %58'nin kadın, %30,8'nin üçüncü sınıf, %55,9'nun gelirinin orta düzeyde olduğu, %67,5'nin ailesi ile birlikte yaşadığı ve %75,6'sının çekirdek aile tipine sahip olduğu belirlendi. Öğrencilerin %16,9'nun şiddetli düzeyde depresif belirti, %30,2'sinin yüksek düzeyde anksiyete belirtisi yaşadığı, BDE puan ortalamasının 17,17±15,59, BAÖ puan ortalamasının 19,77±15,78 olduğu ve BDE toplam puanı ile BAÖ toplam puanı arasında pozitif yönlü önemli bir ilişki olduğu saptandı (p<0,001). Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin çoğunluğunun anksiyete ve depresif belirti yaşadığı, bu belirti düzeyinin önemli olduğu, anksiyete ve depresif belirtiler arasında pozitif yönlü önemli bir ilişki olduğu saptandı. Hemşirelik öğrencilerinin anksiyete ve depresif belirti düzeylerinin tanılanması, gerekli durumlarda tedavi edilmesi ve öğrencilerin koruyucu ruh sağlığı programlarından yararlanmaları önerilir.
ÖZ Amaç: İnsanlarla iletişimi temel alan meslek olarak tanımlanan hemşirelik, psikolojik ve fizyolojik açıdan sağlıklı meslek üyelerine diğer mesleklerden daha çok gereksinim duyar. Hemşirelerin psikolojik ve fizyolojik sağlığı hem mesleki sorumluluklarını yerine getirmede hem de sosyal yaşamlarını sürdürmelerini etkiler. Bu çalışma, hemşirelerde anksiyete, depresif belirti ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Çalışma Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde çalışmakta olan hemşirelerde Mart-Nisan 2018 tarihleri arasında kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeden araştırmaya katılmayı kabul eden 294 hemşire ile tamamlandı. Veriler, kişisel bilgi formu, Beck Depresyon Envanteri (BDE) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde yüzdelik, minimum, maksimum, Shapiro Wilk Testi, Spearman Korelasyon testi, Mann Whitney U Testi ve Kruskal Wallis Testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalamasının 32, 85±8,41, %67,7'si kadın, %63,9'unun evli, %56,1'nin çocuk sahibi olduğu, %66,3'ünün üniversite mezunu olduğu belirlendi. Hemşirelerin %68,4'nün orta düzeyde depresif ve %51,9'nun orta düzeyde anksiyete belirtisi yaşadığı saptandı. Korelasyon analizi sonucunda, 0,01 düzeyinde BDÖ ve BAE arasında ise pozitif orta dereceli ilişki hesaplandı (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin orta düzeyde anksiyete ve depresif belirti yaşadıkları, anksiyete ve depresif belirtilerin birbirini etkilediği belirlendi. Hemşirelerin, anksiyete ve depresif belirti düzeylerinin belirlenmesi ve koruyucu önlemlerin yerine getirilmesi önemlidir.Anahtar kelimeler: Anksiyete, depresif belirti, hemşire ABSTRACT Objective: Nursing, which is defined as the profession that is grounded in communication with people, requires professionals who are healthy from psychological and physiological aspects more than other professions. The psychological and physiological health of nurses has an impact both on their fulfilment of professional responsibilities and maintaining social lives. This study was conducte with the aim to determine anxiety and depressive symptoms in nurses and related factors. Methods: The study was carried out with nurses who were working in Diyarbakır Maternity and Children Hospital between the dates of March, and April 2018, as a crosssectional, descriptive and relation-searcher study. .7% of them were female, 63.9% of them were married, 56.1% of them had a child, and 66.3% of them were university graduates. It was identified that 68.4% of the nurses demonstrate a moderate level of depressive symptoms, and 51.9% of them a moderate level of anxiety symptoms. As a result of the correlation analysis, a positive, and a moderate level relationship was estimated between BDI and BAI at a p=0.001 level (p<0.05). Conclusion: It was determined that nurses experience a moderate level of anxiety and depressive symptoms, while anxiety and depressive symptoms affect each other. Therefore, it is essential to deter...
Ö ÖZ ZE ET T A Am ma aç ç: : Araştırma, palyatif bakım kliniğinde tedavi gören kanser hastalarının hemşirelik bakımı açısından memnuniyet düzeylerinin belirlenmesi amacıyla kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Araştırmanın evrenini, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Palyatif Bakım Kliniğinde yatışı yapılan kanser hastaları oluşturdu. Araştırma, Nisan-Ekim 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Araştırmada, örneklem seçimine gidilmeden araştırmaya katılmayı kabul eden 96 hasta ile çalışma tamamlandı. Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu, Newcastle Hemşirelikten Memnuniyet Ölçekleri (NHMÖ), Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Ölçeği (HBMÖ) ve Hemşirelik Bakımı ile İlgili Yaşananlar Ölçeği (HBYÖ) kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde yüzdelik, minimum, maksimum, Shapiro Wilk testi, Spearman korelasyon testi, Mann-Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi kullanıldı. Tüm bulgular 0,05 anlamlılık düzeyinde sınandı. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Araştırma kapsamına alınan hastaların %47,9'unun 46 yaş ve üzeri olduğu; %58,3'ünün kadın, %67,7'sinin gelirinin giderinden az olduğu, %81,2'sinin yatış süresinin 3-7 gün olduğu, %26'sının akciğer-larenks kanseri olduğu belirlendi. Hastaların HBYÖ puan ortalaması 81,31 (47,80-98,35), HBMÖ puan ortalaması ise 51,12 (18,67-56,67) olarak belirlendi. Korelasyon analizi sonucunda, 0,01 düzeyinde HBYÖ ve HBMÖ arasında pozitif yüksek düzeyde anlamlı ilişki saptandı. S So on nu uç ç: : Araştırmamızda, hastaların hemşirelik bakımından memnuniyetlerinin ortalamanın üzerinde olduğu bulundu. Hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeylerinin belirlenmesi ve memnuniyetin artırılması için gerekli girişimlerin yapılması önerilebilmektedir.A An na ah h t ta ar r K Ke e l li i m me e l le er r: : Palyatif; kanser; hasta; hemşirelik bakımı A AB BS S T TR RA AC CT T O Ob bj je ec ct ti iv ve e: : The study was conducted as a cross-sectional, descriptive and correlational study with the purpose of determining satisfaction levels of cancer patients who receive treatment in the palliative care unit in terms of nursing care. M Ma at te er ri ia al l a an nd d M Me et th ho od ds s: : The universe of the study were employed. All of the findings were tested at the 0,05 significance level. R Re es su ul lt ts s: : In the scope of the study, it was determined that 47.9% of the patients who participated in the study are 46 years old and over, 58.3% are female, 67.7% of them have a lower income than expenses, duration of hospital stay of 81.2% them is between 3-7 days, and 26% of them have lung larynx cancer. The HBYÖ scores of patients were determined as 81. 31 (47.80-98.35), and HBMÖ scores were determined as 51.12 (18.67-56.67). As a result of the correlation analysis, a positive high-level correlation was identified between HBYÖ and HBMÖ at the 0.01 level. C Co on nc cl lu us si io on n: : In our study, the satisfaction of the patients in terms of nursing was found to be above av...
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.