Özet Üzüm çekirdeklerinin kayda değer bir yağ içeriğine sahip olduğu uzun yıllardır bilinmesine karşın; üzüm çekirdeği yağının ticari olarak üretimi ancak son yıllarda yaygınlaşmıştır. Farklı üzüm çeşitlerinin yağ asitleri kompozisyonlarının ve çekirdek özelliklerinin incelendiği çalışmalar literatürde yaygın olmasına karşın; bağda kullanılan anacın bunlar üzerine etkilerinin ortaya konduğu araştırmalar kısıtlıdır. Bu çalışmada; farklı anaçlar (1103 P ve 110 R) üzerine aşılanmış sofralık üzüm çeşitlerinin (Red Globe, Trakya İlkeren, Ata Sarısı, Hatun Parmağı ve Horoz Karası) bazı çekirdek özellikleri ile yağ asitleri kompozisyonları incelenmiştir. Bağda kullanılan anacın; 1 kg'daki çekirdek sayısı, çekirdek nemi ve protein miktarı üzerinde etkili olduğu ancak çekirdek boyutları, sabit yağ içeriği, kül miktarı ve 100 çekirdek ağırlığını değiştirmediği belirlenmiştir. Bu özelliklerin genellikle çeşide bağlı olarak değiştiği saptanmıştır. Bununla birlikte en yüksek sabit yağ içeriği 1103 P anacına aşılı Ata Sarısı üzüm çeşidinde (%16.30 w/w) tespit edilmiştir. İncelenen tüm çeşitlerde en yüksek miktarda bulunan yağ asidinin Linoleik asit (C18:2n-6) olduğu ve bunu sırasıyla Oleik (C18:1), Palmitik (C16:0), Stearik (C18:0) ve Bütirik (C4:0) asitlerin izlediği belirlenmiştir. En yüksek Linoleik asit içeriği (%67.97) 1103 P anacına aşılı Trakya İlkeren üzüm çeşidinde saptanmıştır. Bu araştırmada çeşitlerin yağ asitleri üzerinde mutlak bir etkisinin olduğu, bununla birlikte anaçların yağ asitlerini sınırlı düzeyde etkilediği ortaya çıkarılmıştır.
BACKGROUND: As the interest in foods with positive effects on human health has increased in recent decades, the importance of the mineral contents and oil compositions of grape seeds has been better understood. However, research on grape seeds to date has largely focused on effects on health and the usability of grape seeds in the food industry and animal feeds. In agricultural research, grape seeds have generally been evaluated as a source of genes in breeding new varieties and as propagation material. OBJECTIVE: Unlike previous studies, this study not only investigates the effect of variety on the changes of pomological properties, fatty acid compositions, and oil, protein, and mineral contents of grape seeds; it also aims to determine the effects of grape rootstocks and growing seasons on those changes. METHODS: The seeds of five grape varieties (Red Globe, Trakya Ilkeren, Ata Sarisi, Hatun Parmagi, and Horoz Karasi) grafted onto drought-tolerant grape rootstocks (1103P and 110R) were analyzed during the growing seasons of 2017 and 2018. RESULTS: Seed size, moisture and oil contents, major fatty acids (palmitic, oleic, and linoleic), and levels of saturated fatty acids, monounsaturated fatty acids, unsaturated fatty acids, and boron varied by variety, rootstock, and season. However, the effects of growing seasons and varieties on the seeds were not limited to these findings; effects were also seen for seed vitality, protein content, and N, K, Ca, and Fe levels of the seeds, among others. CONCLUSIONS: Genotype was found to be the main factor causing changes in the fatty acid compositions and mineral contents of grape seeds. When the factors that we investigated were ordered based on the changes they caused for seeds in general, the sequence that appeared was genotype > growing season > grape rootstock.
In this study, six different table grape cultivars grafted on two droughttolerant rootstocks in the province of Şanlıurfa, where has semi-arid climate characteristics, the effective heat summation (EHS) requirements were examined and the differences between both rootstocks and cultivars were tried to be determined. Methods and Results:Table grape varieties' (Red Globe, Trakya İlkeren, Ata Sarısı, Barış, Hatun Parmağı, and Horoz Karası), which grafted onto 1103 P and 110 R rootstocks, periodic phenological observations were made from the bud bursting to the harvest period in 2017-2018. The climatic data of these periods were also recorded. Using the Winkler index; the effective heat summation requirements of the examined cultivars were determined between the bud bursting-full blooming, bud bursting-veraison, bud bursting-harvest, full blooming-veraison, and veraisonharvest periods. After the harvest, the total soluble solids in the water content of the berries were determined. It was determined that the Trakya İlkeren cultivar was the cultivar with the lowest EHS requirement among the cultivars examined in all period intervals. The cultivar with the highest EHS requirement varied according to the examined period intervals. There was no statistically significant difference between the rootstock x variety interaction groups. The effects of rootstocks and the climatic characteristics of the years examined on the effective heat summation were found to be significant only between bud bursting and full flowering, whereas their effects on other phenological development periods were limited. Conclusions: It was determined that the main factor on the earliness of the grape cultivars was the genotype, in addition, the total effective heat required in the period between full bloom-veraison and veraison-harvest in the early-matured cultivars was lower than those in the mid-matured and the mid-late matured cultivars. It has been determined that the harvest dates of grape varieties can vary according to the years and these changes depend on the climatic characteristics of the region where the cultivation is made. Significance and Impact of the Study: It was determined that 1103 P rootstock can delay the time to reach different phenological development stages in grape varieties that grafted on it. If for any reason, it is desired that the grape varieties grown in a region reach the bud bursting, flowering, veraison, or harvest periods later, it is thought that grafting these varieties onto 1103 P rootstock will be beneficial.
Özet: Ülkemiz, iklim koşulları açısından papatya bitkisinin doğal olarak yetiştirilmesi için elverişli bir coğrafik konuma sahiptir. Papatya, gerek tıbbi olarak gerek aromatik olarak güncel tedavilerde yoğun olarak kullanılan ve modern tıp tarafından da yoğun olarak ilgi gösterilen bir bitkidir. Halk tıbbında da geniş ve kadim bir kullanımı ve karşılığı olan bu bitki, ülkemizde geniş bir alanda yayılım göstermektedir. Bu çalışmamızda tıbbi papatya olarak kullanılan Matricaria chamomilla (L.) bitkisi, 6 farklı bölgeden (Merkez, Siverek, Bozova, Birecik, Halfeti ve Viranşehir) toplanmış ve klorofil, malondiaaldehit (MDA), prolin, antisiyonin miktarları ile enzim (katalaz, glutatyon redüktaz, askorbat peroksidaz ve süperoksit dismutaz) analizleri yapılmıştır.Analizler toplu olarak değerlendirildiğinde Birecik yöresi örneklerinde katalaz, glutatyon redüktaz ve askorbat peroksidaz enzim aktivite miktarı ile klorofil, prolin ve antosiyaninin en yüksek; süperoksit dismutaz aktivitesinin en az olduğu tespit edilmiştir.
Bu çalışma, yarı-kurak iklim koşullarına sahip Şanlıurfa ilinde yetiştirilen Gemlik zeytin çeşidine uygulanan farklı sulama aralıklarının, yapraklarda yer alan stomaların bazı özelliklerine etkilerini incelemek amacıyla yürütülmüştür. Bu amaçla; farklı aralıklarla (kontrol, 7, 14, 21, 28 ve 35 gün) sulanan 12 yaşındaki Gemlik zeytin çeşidi ağaçlarından hasat zamanı alınan yaprak örnekleri bitkisel materyal olarak kullanılmıştır. Yaprak örnekleri, sürgünlerin uç, orta ve bazal kısımlarından alınmış ve sürgün üzerinde yaprakların bulunduğu konuma bağlı olarak da stoma özelliklerinin değişimi incelenmiştir. Sulama aralıklarının; stoma yoğunluğu, stoma boyutları, stoma alanı, stoma şekil katsayısı, oransal stoma alanı ve potansiyel iletkenlik indeksinde farklılıklar oluşturduğu saptanmıştır. Stoma yoğunluğu en yüksek olan sulama aralığı 35 gün (413,05 adet mm-2), en düşük olan sulama aralığı ise 28 gün (365,75 adet mm-2) olarak saptanmıştır. Stoma yoğunluğunun genel olarak sulama aralığının artışına bağlı olarak arttığı, stoma boyu ve stoma alanının ise azaldığı saptanmıştır. Yaprakların sürgün üzerinde bulundukları konuma göre stoma özellikleri değişim göstermiş ancak bu durum stoma boyutlarında daha net görülmüştür. Sürgün ucundaki yaprakların, orta ve alt bölümdeki yapraklara göre daha küçük stomalara sahip olduğu belirlenmiştir. Çalışmada; stoma eni ile stoma boyu arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirlenmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.