Tiroid tümörleri günlük pratikte en sık karşılaşılan endokrin tümörlerdir (1) Klinikte tiroid nodülü popülasyonun yalnızca %5-10’unda gözlenmekte olup, bunların çoğunluğu benign foliküler neoplaziler iken yalnızca %2-5’i maligndir. Olguların %95’inden fazlası tiroid primer malignitesidir ve epitelyal orijinlidir(1, 2). Anjiogenez büyüme aşamasında fizyolojik bir süreçtir ve önceden var olan damarlardan yeni damarların gelişmesi ve yenilenmesi anlamına gelir (3). Tümör büyümesinde ve yayılmasında anjiogenezis kritik öneme sahiptir. Tümör ile ilişkili anjiogenik faktörler tümör hücrelerinden ve tümördeki inflamatuar hücre infiltrasyonundan sağlanır(4). Tümör ile ilişkili bu neovasküler gelişim ilerleyen dönemde hem tanı açısından hem de hastalık seyri açısından dikkate değer bir bulgudur. Araştırmamızın amacı tümöral ve non-tümöral tiroid dokusunda izlenen vasküler yapının araştırılması ve ayrıcı tanı, klinikopatolojik seyir ve olası tedaviler açısından yol gösterici olmasıdır. Çalışmamıza Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı’nda 2014-2020 tarihleri arasında retrospektif arşiv taraması yapılarak rastgele seçilen 47 tiroid papiller karsinom, 16 NİFTP, 9 Malignite potansiyeli belirsiz iyi diferansiye neoplazi, 9 foliküler karsinom, 11 tiroid medüller karsinom olmak üzere toplam 95 olgu çalışma grubunu oluşturmuştur. 9 adet olan malignite potansiyeli belirsiz iyi diferansiye neoplazi yeni sınıflamaya göre tekrar değerlendirilmiş olup NİFTP kategorisine dahil edilmiştir. Elde edilen sonuçlar ile PSMA ekspresyonunun tümöre ait yeni oluşan damarlarda ekspresyonu izlenmiş olup non-tümöral tiroid vasküler yatağında spesifik ekspresyon görülmemiştir. Ayrıca yeni bir antite olan nisbeten iyi seyirli NİFTP vakalarında da diğer tümörlere göre ekspresyon görülmemiş ve ayrıcı tanıda düşünülmesi ve üzerine çalışmalar eklenmesi gerekmektedir. Hastalık seyri ve lenfovasküler invazyon, kapsül invazyonu, metastaz ve tiroid dışı invazyonlar ile anlamlı ilişki saptanması ayrıca bu ekspresyonun kötü prognozla ilişkili olduğunu ifade etmektedir. PSMA’nın damar endotellerinde olan pozitifliği ile immünohistokimyasal olarak teşhiste, serum seviyeleri klinik izlemde, radyolojik görüntüleme ile klinik evrelemede ve immünterapötik ilaç olarak tedavide kullanılabilir. Bu amaçla elde edilen veriler ve yapılacak yeni çalışmalar bu konuda destekleyici olacaktır.
Mukoepidermoid karsinom (MEK) tükrük bezinin en sık görülen malign tümörüdür ve en sık parotiste görülür. Onkositik mukoepidermoid karsinom (OMEK) nadir subtiptir. Burada 28 yaşında endometrium kanseri nedeniyle takip edilen kadın hastanın, sağ parotiste izlenen kitlesinin primer tümör mü metastatik tümör mü olduğu histolojik, immünhistokimyasal ve moleküler sonuçlarıyla sunmayı amaçladık. Mucoepidermoid carcinoma (MEC) is the most common malignant tumor of the salivary gland and is most commonly seen in the parotid. Oncocytic mucoepidermoid carcinoma (OMEC) is a rare subtype. Here, we aimed to present the histological, immunohistochemical, and molecular results of a 28-year-old female patient followed for endometrial cancer, whether the mass in the right parotid is a primary or metastatic tumor.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.