Objective: Research shows that poor sleep quality and smartphone addiction are common problems among university students. This study was planned to evaluate the quality of sleep in students at Pamukkale University and to investigate its relationship with smartphone addiction. Methods: This cross-sectional study was carried out at the university campus in 2017-2018. Its dependent variable was low sleep quality. Independent variables were smartphone addiction, features related to smartphone addiction, socio-demographic features and other questioned features. The total number of students attending normal education in seven faculties and two colleges for four years was 20862. The minimum sample size of the study was calculated as 1088. Smartphone Addiction Scale-Short Version (SAS-SV) and Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) were used. The data were analyzed with the SPSS program. Results: The mean age was of the participants 21.39 ± 2.21. The sleep quality of students with a PSQI total score of more than five was defined as ‘poor’. The frequency of poor sleep quality was 52.4%. The frequency of smartphone addiction was 34.6% according to the SAS-SV scale. It was found that the frequency of poor sleep quality was significantly higher in students with smartphone addiction compared to others. Conclusion: Smartphone addiction was found as one of the risk factors for poor sleep quality. doi: https://doi.org/10.12669/pjms.37.1.3130 How to cite this:Ozcan B, Acimis NM. Sleep Quality in Pamukkale University Students and its relationship with smartphone addiction. Pak J Med Sci. 2021;37(1):206-211. doi: https://doi.org/10.12669/pjms.37.1.3130 This is an Open Access article distributed under the terms of the Creative Commons Attribution License (http://creativecommons.org/licenses/by/3.0), which permits unrestricted use, distribution, and reproduction in any medium, provided the original work is properly cited.
BACKGROUND: Work-related musculoskeletal disorders (MSDs) of the neck and upper limbs are a common health problem among cosmetologists. Hairdressing requires bending, twisting, static postures, prolonged standing, repetitive motions, and vigorous movements of the hands and fingers. In order to determine the proper ergonomic measures, identifying the factors and hairdressing jobs that increase the risk of work-related neck and upper limb disorders is needed. OBJECTIVE: The objective of this study was to determine the prevalence of MSDs in the neck and upper extremities of cosmetologists and to investigate the association with ergonomic risk factors and hairdressing work. METHODS: The cross-sectional study was conducted on cosmetologists in Denizli, Turkey province (n = 504). Data collected through a survey included questions on sociodemographic characteristics, work organization, equipment, and hairdressing work, items on work posture, the Extended Nordic Musculoskeletal Questionnaire, and the Demand-Control-Support Questionnaire. Work posture in hairdressing was assessed using the Rapid Upper Limb Assessment (RULA). RESULTS: The prevalence of MSDs of the neck and upper limbs in the previous twelve months ranged from 7.7–55.8%. There was high, or very high, risk in 56.1% of work postures, and the median RULA score was 5.0 (4.0–6.0). The significant predictors of pain were work experience, gender, marital status, risk perception, awkward posture, psychological demand, and hair coloring. CONCLUSION: It is necessary to take control measures in hairdressing salons promptly to adopt more suitable working posture and to design workplaces ergonomically.
Özet Amaç: Bu çalışmada Denizli İli Serinhisar İlçesi'nde bulunan ilkokul ve ortaokullarda öğrenim gören 6-14 yaş grubu çocuklardaki fazla tartılılık/obezite prevalansı ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırmanın evrenini Denizli İli Serinhisar İlçesi'ndeki devlet okullarında öğrenim gören tüm 6-14 yaş grubu öğrenciler oluşturmaktadır. Örneklem seçilmemiş olup evrenin tamamına ulaşılması hedeflenmiştir. Çalışmaya katılmayı kabul eden 1253 öğrenci (%82,4) üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Öğrencilerin anne-babalarına 26 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Vücut ağırlığı ve boy ölçümleri yapılarak beden kitle indeksleri hesaplanmıştır. Beden kitle indeksi 5. persentil altında olanlar zayıf, 85. persentil ve üzeri ile 95. persentil altı olanlar fazla tartılı ve 95. persentil ve üzeri olanlar obez olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin %4'ü zayıf, %16'sı fazla tartılı ve %12'si obezdir. Erkeklerin fazla tartılı/obez olma durumu (%17,7 ve %15,2) kızlara (%13,3 ve %9,2) göre (p=0,004); annesi fazla tartılı/obez olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%17,6 ve %16,7) annesi normal tartılı olanlara (%12,2 ve %6,8) göre (p<0,001); babası fazla tartılı/obez olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%17,2 ve %15,5) babası normal tartılı olanlara (%9,8 ve %4,8) göre (p<0,001) ve doğum kilosu yüksek olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%22 ve %15,9) doğum kilosu normal olanlara (%13,6 ve %11,3) göre (p<0,001) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Sonuçlar: Araştırmaya katılan 6-14 yaş arasındaki yaklaşık her üç çocuktan biri fazla tartılı veya obezdir. Fazla tartılılık/obezite; erkeklerde, anne veya babası fazla tartılı/obez olanlarda ve doğum kilosu yüksek olanlarda daha fazladır.
Polikliniğine başvuran hastalarda sağlık okuryazarlığı düzeyinin ve ilişkili etmenlerin belirlenmesidir. Gereç ve yöntem: Kesitsel tipte olan bu çalışma Ağustos 2018 tarihinde yapıldı. Araştırmanın evrenini Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Polikliniklerine başvuran hastalar oluşturmaktadır. Araştırmanın bağımlı değişkeni TSOY-32 Ölçeği ile ölçülen sağlık okuryazarlığı düzeyi olup bağımsız değişkenleri ise sosyodemografik özellikler, sağlık durumu ve sağlık hizmet kullanım özellikleridir. Bulgular: Araştırmaya 388 kişi katıldı. Katılımcıların yaş ortalaması 42,14±16,47, öğrenim düzeyi %36,9'u yüksekokul/üniversite mezunu ve üzeri idi. Katılımcıların sağlık problemleri ile ilgili ilk başvurdukları sağlık kuruluşu %35,3 ile aile hekimi olmaktadır. Katılımcıların aydaki ortalama başvuru sayısı 1,16±0,97 dir. Katılımcılar kendi sağlık düzeylerini; mükemmel (%3,1), oldukça iyi (%12,6), iyi (%37,9), fena değil (%35,3), kötü (%11,1) olarak algılamaktadır. %55,2'si kronik bir hastalığı olduğunu, %59,3'ü düzenli ilaç kullanmasını gerektiren bir hastalığa sahip olduğunu belirtti. TSOY-32 Ölçeğinden alınan ölçek indeks puanı ortalaması 31,18±9,20 bulundu. Sağlık okuryazarlığı düzeyini kategorik olarak sınıflandırdığımızda %25,8 yetersiz, %34,5 sorunlu-sınırlı, %27,3 yeterli, %12,4 olarak tespit edildi. Medeni durum, öğrenim düzeyi, çalışma durumu, kendi sağlık düzeyi algısı, kronik hastalık varlığı ile sağlık okuryazarlığı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptandı (p<0,001). Sonuç: Bu çalışmada katılımcıların daha çoğunun (%34,5) sorunlu/sınırlı sağlık okuryazarlığı düzeyine sahip olduğu ve sağlık okuryazarlığı düzeylerinin; yaş, medeni durum, en uzun süre yaşanılan yer, gelir algısı durumu, kendi sağlık düzeyi algısı gibi değişkenlerden etkilendiği saptanmıştır.
ÖzetAmaç: Sosyal ortamlarda gelişmeleri kaçırma korkusu (GKK), bireylerin sosyal ağlarda gelişmeleri kaçırma ve gelişmelerden haberdar olamama korkusu yaşamaları olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışma ile bir tıp fakültesi 1. ve 3. sınıf öğrencilerinde GKK yaygınlığının ve ilişkili olabilecek faktörlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Gereç ve yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırmanın evrenini bir tıp fakültesi 1. ve 3. sınıfta eğitim gören toplam 534 öğrenci oluşturmaktadır. Örneklem seçilmeden evrenin tamamına ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırma katılan öğrencilere, literatür taranarak oluşturulan ve katılımcıların sosyodemografik özellikleri ve akıllı telefon ile sosyal medya kullanım alışkanlıklarını sorgulayan bir anket formu uygulanmış; Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Korkusu Ölçeği (GKKÖ) kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama, ortanca, standart sapma değerleri hesaplanmış; bağımsız grup farklılıklarının karşılaştırılmasında t testi, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. GKKÖ puanı ile ilişkili faktörlerin belirlenmesi için çoklu doğrusal regresyon analizi (backward) yapılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi (p)<0,05 kabul edilmiştir. Çalışma öncesinde etik kurul ve gerekli kurumsal izinler alınmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.