Rivâyetlerde bildirildiğine göre Resûl-i Ekrem (s.a.s.), farz veya nafile namazlara başlarken Fâtiha Sûresi’ni okumadan önce iftitâh duaları olarak bilinen Sübhâneke, Veccehtü ve Allâhümme Bâid gibi bazı dualar okumuştur. Çalışmada söz konusu duaların rivâyetlerdeki yansımalarının tespit edilip sıhhat derecelerinin ortaya konması ve fıkhî mezheplerin bu dualardan birini tercih sebeplerinin vuzuha kavuşturulması amaçlanmaktadır. Literatür taraması yönteminden istifade edilerek hadislerin tahricleri yapılmış ve cerh-ta’dil ile tabakat kitaplarından hareketle rivâyetlerin isnadlarında yer alan râvilerin durumları ortaya konmuştur. İnceleme sonrası iftitâh duası olan Sübhâneke ile ilgili merfû rivâyetlerin hicri üçüncü asır tasnif dönemi kaynaklarında Hz. Âişe ve Ebû Saîd el-Hudrî kanalıyla, sonraki dönem eserlerinde ise sekiz farklı sahâbî tarafından da nakledildiği ve bu rivâyetlerin tamamının sıhhat bakımından zayıf olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu konudaki en sağlam rivâyetlerin Hz. Ömer’in uygulamasına dayanan mevkuf rivâyetler olduğu ortaya çıkmıştır. Hadis kaynaklarında Veccehtü duasıyla ilgili beş farklı sahâbîden bazı rivâyetlerin nakledildiği ve bunların büyük bir kısmının Hz. Ali kanalıyla aktarıldığı görülmüş ve bir tarik dışında diğerlerinin sahih olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan Ebû Hüreyre kanalıyla nakledilen iftitâh dualarından Allâhümme Bâid’in ise sıhhat bakımından daha sağlam olduğu ortaya çık-mıştır. Bu rivâyetler ışığında fıkhî mezheplerin bu dualar arasındaki tercihleri de farklı olmuştur. Örneğin Hanefiler ile Hanbelîler namazda Sübhâneke duasını okumayı tercih ederken Şafiîler Veccehtü duasını okumayı uygun görmüşlerdir. Mâlikiler ise namaza doğrudan Fâtiha Sûresi ile başlamak gerektiğini ve bu duaları okumanın mekruh olduğunu savunmuşlardır.
Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesi’nde aktif olarak geleneksel eğitim veren çok sayıda medrese bulunmaktadır. Bu medreseler devlet desteği olmadan toplum desteğiyle ayakta durmayı başarmış ve doğu toplumuna rehberlik etme ve onların dini hayat tarzını yönlendirme noktasında önemli bir misyon üstlenmiştir. Bu anlamda son dönemde medreseleriyle ön plana çıkan illerden birisi de Van’dır. Buradaki medreselerin eğitim müfredatına bakıldığında hadis ilminin de öğretildiği ve müderrislerin hadis ve sünnet konusunda önemli bir birikime sahip oldukları görülmektedir. Bu araştırmanın amacı, Van’da tedris faaliyeti yürüten bu medreselerdeki bazı müderrislerin hadis ve sünnet algılarını incelemektir. Araştırmanın verileri, Van ilinde aktif faaliyet sürdüren medreselerden seçilen bir örneklem grubunun müderrislerine açık uçlu sorulardan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formları aracılığıyla toplanmıştır. Bu veriler ışığında müderrislerin hadis ve sünnet yaklaşımları, sünnetin dindeki konumu, sünnetin vahiy mahsulü olup olmadığı, Hz. Peygamber’in helal veya haram kılma yetkisinin olup olmadığı ve Hz. Peygamber’in sünneti denilince ilk olarak akıllarına ne geldiği gibi pek çok konu hakkında anlamlı bulunan tespitler paylaşılmıştır. Araştırmada tespit edilen önemli bir husus, müderrislerin hadis ve sünneti, Kur’an’ın tefsiri ve beyanı olarak görmeleridir. Ancak bunun yanında müderrisler, hadis ve sünnetle ilgili bazı konularda farklı yaklaşımlar da sergilemişlerdir. Örneğin müderrislerin büyük bir kısmı (14 kişi), hadis ve sünnetin birbirinden farklı manalara sahip olduğunu düşünmektedir. Bu yaklaşımı benimseyen 8 müderris, sünnet ile hadis arasında umum-husus ilişkisi olduğunu belirtmişlerdir. Diğer taraftan hadis ve sünnetin aynı anlama geldiği görüşünün de altı katılımcı tarafından benimsendiği ortaya çıkmaktadır. Müderrislerin hadis ve sünnetin vahiy ile olan ilişkisine dair bazı önemli görüşleri tespit edilmiştir. Örneğin müderrislerden 13 kişi sünnet ve hadisin tamamının vahiy mahsulü olduğunu savunurken geri kalanlar ise sadece bir kısmının vahiy mahsulü olabileceğini ifade etmişlerdir. Hadis ile sünnetin vahiy ile olan ilişkisine dair bu yaklaşıma sahip olanların yarısından fazlasının (11 kişi), savundukları düşüncelerinde tenakuz yaşamışlardır. Nitekim bu katılımcılar sünnet ve hadisin tamamının vahiy kaynaklı olduğunu ifade ederken tıp hadisleriyle ilgili kendilerine yöneltilen soruda beklenilenin aksine cevap vermiş ve tıp hadislerinin bir kısmının veya tamamının tecrübeye dayandığını savunmuşlardır. Müderrislerin tamamına yakını, sünnetin Kur’an gibi bağlayıcı olduğunu savunmuşlardır. Katılımcılardan üç kişi sünnetin tamamını bağlayıcı görmemektedir. Bunlara göre Hz. Peygamber’in beşer vasfıyla yaptıkları ile yaratılış icabı sevdiği veya haz etmediği şeylerin bağlayıcılığı yoktur. Yine müderrislerin bir kısmının zihinlerinde ahlaki sünnetler öncelikliyken bir kısmında ise şekli sünnetler önceliklidir. Müderrislerin yarısına yakını (8 kişi) Kütüb-i sitte’ye önemli bir değer atfetmiştir. Bu katılımcılar, bu eserlerdeki hadislere güven duyduklarını, bir hadisin bu eserlerden birisinde nakledilmesi durumunda kabul edeceklerini ifade etmişlerdir. Geri kalan katılımcılar ise isnad ve metinle ilgili araştırmalardan sonra hadislerin sıhhatlerinin tespit edileceğini düşünmektedir. Müderrislerin günümüzde Kur’aniyyun diye popüler olan grup hakkında fikir sahibi oldukları görülmektedir. Müderrislere göre bu grubun asıl amacı Kur’an’ın mesajını ortadan kaldırmaktır. Müderrislerin zihin dünyalarında Suyûtî ve Gazâlî önemli bir yer edinmiş görünmektedir. Bilhassa Suyûtî’nin Arapça gramer konusundaki yetkinliği, hadis alanına da teşmil edilmiştir. Müderrisler, Suyûtî’nin büyük bir münekkit muhaddis olduğunu ve bundan dolayı onun hadislerine sorgusuz sualsiz itimad edeceklerini belirterek bu hususta tam bir teslimiyet örneği sergilemişlerdir. Son olarak müderrislerin büyük bir kısmı günümüz hutbe ve vaazlarında hadise yeterince önem verilmediğini düşünmektedir.
Both prophet's (pbuh) words and actions have been quite important since he was described as the personality who should be dependant to by all human kind in the book of Allah. The term "Sunnah" has been used for everything related to the Prophet of Allah such as his words, actions and all the things narrated as verdicts. From this perspective, Prophet's actions constitute a kind of sunnah accepted as the secondary basic source of Islam. Therefore, Prophet's actions forming a part of sunnah are one of the fundamentals of legislation. However, in terms of legislative values, all of Prophet's actions have not been evaluated in the same category. As a result of this, the legislative values of actions, in other words whether they are binding or not; or, which ones are binding, have always been the subject of controversy among the Islamic scholars. Not only hadith scholars but also fıqh scholars have been interested in this issue. One of the fıqh scholars is Bedruddîn al-Maqdisî (d. 773/1371). Bedruddîn, is the grandson of Abdulğanî al-Maqdisî (d. 600/1203), known as al-Cemmâlî, and who was a famous hadith scholar. Bedruddîn, who had the prominent names of his era as his teachers, directed his scholarly work to hadith and fiqh and wrote works especially on fiqh method. In this manuscript, after Prophet's approaches related with his actions are presented, how Bedruddîn al-Maqdisî, a Hambeli sect scholar, and who is not much famous, tackled with the issue will be investigated within the context of his work, et-Tezkire fi Usûlî'l-Fıkh, which has reached today.
Kelâmcıların hadislere yaklaşımı muhaddislere nispeten daha katıdır. Bunda akaid gibi dinde önemli bir alanın sağlam temellere sahip olması gerektiği, binaenaleyh kelâm ilminin de yargılarını kesin deliller üzerine bina etmesi gerektiği hususuyla birlikte belli bir dönemden sonra bu ilmin, felsefi argümanlardan etkilenmiş olmasının da payı vardır. Bununla beraber kelâm eserlerinde sübut ve delâlet bakımından birtakım problemler içeren hadisler de kullanılmıştır. Dolayısıyla teoride hadis ilmi açısından sağlam prensiplere sahip olan bu ilmin pratikteki durumunu anlamanın en iyi yolu usûlü'd-dîne (kelâm) ait eserlerin incelenmesidir. Bu anlamda durumu daha yakından görmek ve teori ile uygulamayı mukayese etmek amacıyla bu çalışmada el-Cürcânî'ye (ö. 816/1413) ait Şerhu'l-mevâkıf isimli eser ele alınmıştır. Hicri IX/XV. asrın dil ve fıkıh âlimlerinden olan Seyyid Şerif el-Cürcânî, aynı zamanda kelâm ilminin de bu asırdaki önemli simalarındandır. Öyle ki şerh olarak yazdığı birçok eseri asıl metinlermiş gibi kabul görmüştür. Bu eserlerinden bir tanesi de Adudüddîn el-Îcî'ye (ö. 756/1355) ait olan el-Mevâkıf isimli esere yazdığı şerh'tir. Çalışmada el-Cürcânî'nin Şerhu'l-mevâkıf'ı özelinde mütekelliminin, ne tür rivâyetler kullandıkları ve hangi kaynaklardan beslendikleri; dolayısıyla rivâyet anlayışları, hadislere bakışları ve bu konuda bir usûllerinin olup olmadığı, mütevâtir rivâyetleri nasıl kullandıkları, mütevâtir olarak kullandıkları hadislerin mütevâtir kavramının tanımına ve şartlarına ne kadar uyduğu, eserlerinde isnâd ve kaynak gösteriminin ne sıklıkta olduğu gibi hususlar sorgulanmaktadır.
Tarih boyunca, kırk hadis derleme, telif ve şerhe dayalı eserler verme gayreti, İslam adına bir hizmet ve Hz. Peygamber'in (sav) şefaatine nail olmak için bir vesile olarak kabul edilmiş ve bu durum hem âlimler hem de edebiyatçılar tarafından çok fazla ilgi gören bir gelenek haline gelmiştir. Nitekim Hz. Peygamber'in kırk hadis ezberleyen kimselerle ilgili haber verdiği müjdeye nail olmak isteyen birçok kişi çeşitli konularda kırk hadis ihtiva eden eserler kaleme almışlardır. Bu konuyla ilgili eser kaleme alanlardan birisi de Celaleddin es-Suyutî'nin önemli öğrencilerinden olan Cemaluddîn Yusuf b. Abdullah el-Ermeyûnî'dir. (ö. 958/1551) Bu makalede el-Ermeyûnî'nin hayatıyla birlikte ihlas sûresinin faziletine dair kaleme almış olduğu "Erba'ûne Hadîsen fî Fadâili Sûreti'l-İhlas" adlı kırk hadisi konu edilmiştir. Bu eser, müellifin kırk hadis edebiyatına dair kaleme almış olduğu yedi eserden sadece biridir. Nitekim makalede müellif Cemaluddîn el-Ermeyûnî'nin hadis ilmi başta olmak üzere temel İslam ilimlerinde kaleme almış olduğu bazı eserler hakkında da kısaca bilgi verilecektir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.