Objective: The aim of this study was to evaluate effects of fear and anxiety on nutrition during the COVID-19 pandemic. Design: Participants were recruited by an online survey in this cross-sectional study. The questionnaire included general demographic characteristics, level of fear and anxiety, nutritional habits. The FCV-19S and GAD-7 was used to determine fear and anxiety. Setting: Turkey. Participants: A total sample consisted of 1012 adults. Results: In pandemic, fear and anxiety caused individuals to skip breakfast and snacks less, but more at lunch. A positive significantly correlation was observed between the increase consumption of yoghurt, cheese and water and FCV-19S scores. There was a positive significantly correlation between cheese, legume, nuts-seeds, cake-cookies, dessert and tea consumption and GAD-7 scores. A 1 unit increase in FCV-19S scores affected 1.04 times of increased consumption of yoghurt, kefir, cheese, nuts-seeds, fruit (dry) and rice-pasta. A 1 unit increase in GAD-7 scores affected 1.03 times of increased consumption of egg and fruit (fresh), 1.04 times of increased consumption of cheese and other vegetables, 1.05 times of increased consumption of milk, meat, poultry, fish, legume, nuts-seeds, fruit (dry), cake-cookies and tea, 1.07 times of increased consumption of rice-pasta and coffee, 1.08 times of increased consumption of bread and dessert. Conclusions: In pandemic, anxiety and fear led to changes in individuals’ nutritional habits and food preferences. Continuous surveillance of psychological consequences for outbreaks should become routine as part of preparedness efforts worldwide. In addition, the effects of these psychological problems on nutrition should be evaluated.
Endemizm, bitkilere ait ekolojik şartların ve süreçlerin kompleks bir yapıda, zamansal ve mekânsal perspektifteki değişimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan Türkiye 12.000 civarındaki bitki taksonu ve bunun içerisindeki 3/1'lik endemik oranı ile Dünya'da değişkenlik gösteren ekolojik şartlara sahip önemli ülkelerden biridir. Sahip olunan endemik bitkilere ait bu zenginliğin daha doğru tespiti, değerlendirilmesi, izlenmesi ve korunması ise öncelikle var olan endemik bitkilerin dağılışının ve bu dağılışa dair özelliklerin bilinmesi ile mümkündür. Bu çalışmada, Türkiye'deki endemik bitkilere ait lokasyon bilgilerinin, sayısal coğrafi veri tabanı üzerine aktarılması amaçlanmıştır. Çalışma amacına paralel olarak araştırmada bir dizi yöntem izlenmiştir. İlk olarak endemik takson listeleri 'Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı'ndaki (Red Data Book) floristik listeler kullanılarak oluşturulmuştur. Daha sonra bu liste "Türkiye Bitkileri Listesi, Damarlı Bitkiler" kitabına göre güncellenmiştir. Bu listede yer alan endemik taksonların dağılışına ait lokasyon bilgileri ise Türkiye ve Doğu Ege Adaları Florası (Flora of Turkey and The East Aegean Islands) eserlerinden yararlanılarak belirlenmiştir. Belirlenen lokasyonlar coğrafi bilgi sistemleri yazılımları ile sayısal veri tabanına aktarılmış ve böylelikle Türkiye'de endemik taksonlara ait 9677 lokasyon elde edilmiştir. Elde edilen veri tabanı ile Türkiye'ye ait bölge, bölüm, il, flora bölgeleri ve Davis'in kareleme sistemi sınırlarına göre dağılışlar değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; Türkiye'deki endemik bitkiler için güncellenebilir, sorgulanabilir, iklim, topografya, litoloji, toprak ve biyotik faktörler gibi ortamı oluşturan parametrelerle sayısal ortamda mekânsal ve istatistiksel olarak analiz edilebilir coğrafi veri tabanı oluşturulmuş ve tartışmaya açılmıştır.
PurposeIt was aimed to examine the reliability and validity of the Orthorexia Nervosa Inventory (ONI) the Turkish version in a large adult population. MethodsIn this cross-sectional study, 710 individuals were included between the ages of 18-65 years living in Turkey. Individuals were reached via an online questionnaire (including ONI, Eating Attitudes Test-26 (EAT-26) and sociodemographic characteristics). Con rmatory factor analysis (CFA) was used to test the validity of ONI. ONI contains three sub-factors (behaviors, emotions and impairments). Analyzes were made with Lisrel 8.80 program and Statistical Package for Social Sciences 22.0 package program. ResultsThe Cronbach's alpha coe cient was 0.906 for ONI total factor scores and Cronbach's alpha values for "behaviours", "impairements", and "emotions" were found to be 0.821, 0.842, and 0.809, respectively. Con rmatory factor analysis performed supported the three-factor structure of the ONI obtained in the rst sample. The CMIN / df = 5.65 and the model generally ts well to the structure (RMSEA = 0.081, CFI = 0.94, NFI = 0.91, GFI = 0.86, AGFI = 0.83). A positive and moderate relationship (r = 0.418) was found between ONI and EAT-26. A positive and low level (r = 0.160) correlation was found between ONI and body mass index. There is no statistically signi cant difference between ONI scores according to gender (p = 0.22). ConclusionThe ndings suggest Turkish version of the ONI is a valid and reliable scale for determining the tendency for orthorexia nervosa in Turkish adult population.
Araştırma koroner arter bypass greft cerrahisi geçiren hastaların yorgunluk durumundaki değişimin incelenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tek gruplu ön test/ son test düzende tanımlayıcı olarak yürütülen araştırma, İstanbul Avrupa yakasında özel bir hastanenin kardiyovasküler cerrahi servisinde yapıldı. Örneklemi hastanede son 6 ay içinde koroner arter bypass grefti ameliyatı geçiren 32 hasta oluşturdu. Veriler yapılandırılmış bilgi formu ve Piper Yorgunluk Ölçeği ile toplandı. Preoperatif dönemde uygulanan anket ve ölçek, postoperatif 2.-4. gün ve postoperatif iki ay sonra tekrar uygulandı. Verilerin analizinde sıklık dağılımı, ortalama ve standart sapma değerleri, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H testi, Wilcoxon İşaretli Sıralar testi, Pearson Korelasyon analizi ve Cronbach Alfa analizi kullanıldı. Bulgular: Piper Yorgunluk ölçeği puan ortalaması preoperatif dönemde 3.71±2.82, postoperatif 2.-4. gün 5.15±2.39; postoperatif ikinci ay 0,03±0,16 bulundu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptandı (p<0.01). Gece uykusu 10 saatten fazla olanların postoperatif ikinci ay yorgunluk puanlarının anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü (p<0.01). Sonuç: Hastaların preoperatif dönemde orta seviyenin hemen altında seyreden yorgunluk düzeyinin, postoperatif 2.-4. gün dönemde orta seviyenin üzerine çıktığı, postoperatif ikinci ayda yorgunluğun hemen hemen kaybolduğu belirlendi.
Depending on the source and character, pharmacotherapy is one of the most commonly used methods to treat temporomandibular disorders in addition to the use of appliances, physiotherapy, behavioral therapy, and surgical interventions. To decide on the appropriate treatment approach for the treatment of temporomandibular disorders, pharmacotherapeutics should be understood in great detail. As for other pain treatments, pharmacotherapy can be used as a monotherapy or combined with other treatment options in temporomandibular disorders. The aim of the present review is to overview the primary analgesics and myorelaxants used in temporomandibular disorders.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.