Portföy yatırımları, ödemeler bilançosu dengesinde sermaye hesabı altında bulunan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve kredilerle birlikte üçüncü bir kalem olan ve içerisinde tahvilleri ve hisse senetlerini ihtiva eden dolaylı yabancı sermaye yatırımlarıdır. Diğer kalem olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ülkeye dışarıdan yapılan reel yatırımları ifade ederken portföy yatırımları, ülkenin kıymetli kağıtlarına yapılan finansal yatırımları ifade etmektedir. Bu kıymetli kağıtlar karşılığında ülkeye sıcak para girişi yaşanmakta, vadesinin gelmesi veya diğer nedenlerle bu para, faizi veya karı ile birlikte ülke dışına çıkmaktadır. İstihdam artışı gerçekleştirmeden yüksek büyüme rakamlarına ulaşan gelişmekte olan ülkelerde bu büyümenin kaynağının dışarıdan ülkeye giren finansal varlıklar olduğu ve bunun sürdürülebilirliğinin olmadığı kanaati hakimdir. Yapılan bu çalışmada portföy yatırımlarının büyümeye etkisi, 2001-2018 dönemi için 23 OECD ülkesi üzerine yapılan panel veri analizi ile test edilmiştir. Analiz sonucunda Driscoll-Kraay tahmincisi ile yapılan regresyon analizi sonucunda portföy yatırımlarındaki artışın ekonomik büyümeyi kısa dönemde pozitif yönde etkilediği ancak değişkenlerin eşbütünleşik olmadıkları yani uzun dönem ilişkilerinin olmadığı tespit edilmiştir. Analiz sonucu portföy yatırımlarının kısa dönemde büyümeyi pozitif etkilediği ancak uzun dönemde sürdürülebilir olmadığı kanaatini doğrulamaktadır.
Social spending programs began to be implemented in the post-World War II period owing to the positive developments in economic and demographic indicators. In the following years, governments used social spending programs to eliminate income differences between income groups due to their increasing social benefit function. Hence, the redistribution of income from high-income groups to low-income groups occurs through taxation. The unfairly distributed income lead to not direct human capital and public resources for productive economic activities. Accordingly, governments try to minimize or remove the negative effects of income inequality by social spendings.The study aims at investigating the relationship between social spendings and income inequality in 2009, 2011, the years when the effect of the 2008 crisis observed in the world, and 2015 not being the crisis year by the OLS method by cross-section regression analysis in 30 OECD countries. The analysis results show that an increase in social spending reduces income inequality. Moreover, trade openness negatively affects income inequality, unemployment increases income inequality, and it is possible to interpret that the positive effect of social expenditures on income distribution decreased during the crisis years by compared to the year-based estimation results.
Gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ekonominin temel sorunları arasında yer alan gelir dağılımı eşitsizliğinin sosyal ve ekonomik olmak üzere birçok nedeni bulunmaktadır. Kamu harcamalarının artmasına bağlı olarak kamu gelirlerinin kamu harcamalarını karşılayamaması nedeniyle meydana gelen borçlanma da gelir dağılımı eşitsizliğinin bir nedeni olarak dikkat çekmektedir. Bu sebeple bu çalışmada gelir dağılımı ile kamu borçları arasındaki ilişki 15 OECD ülkesi için 2000-2018 dönemi verileri ile incelenmiştir. Kamu borçlarının yanı sıra faiz ödemelerinin bütçe harcamaları içerindeki oranı, kişi başına düşen gelir oranları ve enflasyon verilerinin kontrol değişken olarak yer aldığı çalışmada gelir dağılımı ve borçlanma arasındaki uzun dönemli ilişkinin tespiti için panel ARDL analizi yapılmıştır. Çalışmanın neticesinde ise kamu borçlarındaki artışın uzun dönemde gelir dağılımı adaletsizliğini artırdığı sonucu elde edilmiştir. Ayrıca faiz ödemelerindeki artışın ve kişi başına düşen gelirdeki artışın da uzun vadede gelir dağılımı adaletsizliğini artırdığı sonucu elde edilirken enflasyon oranları ile gelir dağılımı arasında istatistiki açıdan bir ilişki tespit edilmemiştir.
This article was checked by intihal.net Öz Yoksulluk bugün tüm dünya ekonomilerinin üzerinde durduğu önemli bir sorundur. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde etkisi farklı boyutlarda yaşansa da çözülmesi gereken önemli ekonomik problemlerdendir. Yoksullukla mücadelede merkezi yönetimlerin uyguladığı politikalar son derece önemlidir. Ancak son yıllarda sosyal devlet anlayışının yaygınlaşması ile yerel yönetimler olarak belediyelerin de önemli görevler üstlenmiş oldukları bilinmektedir. Sosyal belediyecilik kavramı ihtiyacı olanlara ekonomik destek sağlanması, sosyal sorunların ortadan kaldırılması, insanların huzurlu, güvenli bir refah ortamında yaşamalarının sağlanması noktasında ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla belediyelerin asli görevlerinin yanında sosyal belediyecilik ilkesi gereği yoksulluk sorunuyla mücadele politikaları ve uygulamaları da gündeme gelmektedir. Belediyeler yerel statüde olması sebebiyle halka yakınlığın getirdiği avantajı da kullanarak götürülen hizmetlerin geliştirilmesi ve pek çok alanda sosyal iyileştirmelerin yapılmasında daha etkin bir rol oynamaktadırlar. Bu nedenle bu çalışmada, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin yoksullukla mücadelede uyguladığı politikaları bütçe, faaliyet raporları, stratejik planlama raporları ve mali analiz raporları dikkate alınarak incelenmiştir. Yerel yönetimlerin pek çoğunda olduğu gibi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde de yoksullukla mücadele konusunda yoksulluk oluştuktan sonra yapılan çalışmaların daha yoğun olduğu, ihtiyaç sahiplerine yönelik daha çok ayni ve nakdi yardımların yapıldığı görülmüştür. Ayrıca yoksullukla mücadelede bütçeden yeteri kadar payın ayrılmadığı, yeterli düzeyde uzman personelin olmadığı, koordinasyon eksikliği ve dolayısıyla mücadelede verimliliğin istenilen düzeyde olmadığı gözlenmiştir.
In the study, panel data analysis was conducted on 32 OECD countries covering the period 1990-2018. To analyse the effect of energy consumption on economic growth, first, a cross-section dependence test of the variables was carried out, then CADF Test, which is the most suitable unit root test based on the obtained results results, was applied. According to the findings of the Hausman, autocorrelation, and heteroscedasticity tests, it has been decided to use the Driscoll-Kraay test for the model’s forecast. The forecast results demonstrate that energy consumption positively affects economic growth. Westerlund ECM Panel Cointegration Test was conducted to determine the long-term relationship, and it concluded that the variables acted together in the long term. Emirmahmutoglu & Kose and Dumitrescu & Hurlin tests were used to determine the direction of the relationship between energy consumption and growth. Through the results of both tests, a maximum number of countries emerged respectively in the null hypothesis with no causality relationship and then in the growth hypothesis explaining the causality relationship from energy to growth. Along with the panel fisher and panel Z_NT test results of both causality tests, a causality relationship has been detected from energy to growth.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.