Özellikle başta Anadolu, Suriye ve Mısır olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin müzelerinde bulunan Roma imparator-imparatoriçe, tanrı ve tanrıçalarının heykellerinin parçalanmış ve tahribata uğramış halleri, bilim dünyasının dikkatini çekmekte ve kafalarda soru işaretleri oluşturmaktadır.Bazı Batılı teologtarihçi ve arkeologların bu tahribatı Müslümanlarla ilişkilendirme imâları, yerli ve Müslüman bilim adamlarının ise deprem ihtimalini ileri sürmeleri, bu soru işaretlerini gidermede yetersiz kalmaktadır. Bu heykel tahribatlarının nedenleri olarak taraflarca ileri sürülen iki zayıf ihtimalin de, bilimsel verilere dayanmadığı ve gerçeği yansıtmadığı aşikârdır. Bu çalışmamızda Kilise kaynaklarını esas alarak, modern ciddi araştırmalarla karşılaştırarak, bu konuda şu neticeye vardık: Yaklaşık iki buçuk asır süren Pagan Roma ile Hristiyanlığın mücadele süreci önce mahallî kovuşturmalar, ferdi cezalandırmalar ile başlamış, sonra zulüm ve katliamlarla devam etmiş, nihayet Büyük Konstantinos ile sona ermiştir! I.Theodosios döneminde, Hristiyanlık Devletin Resmi Dini olmuş, paganizm yasaklanmıştır. Yaklaşık iki buçuk asırlık öfke ve nefret, I.Thedosios'un paganizm aleyhindeki fermanlarıyla, radikal keşişler önderliğinde halkın pagan mabetlerine saldırmasıyla ve tüm heykellerin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır.
Türkiye’nin Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Mardin’in kuzey doğusunda Midyat merkezli dağlık bir alan olan, tarihsel ve dini açılardan taşıdığı değer nedeniyle Süryaniler tarafından adeta kutsal bölge olarak görülen “Tur Abdin”, manastırlarıyla meşhur bir coğrafyadır. Söz konusu manastırlara ya da bölgedeki monastik yaşamın başlangıcına dair anlatılarda IV. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Mor Evgin isimli Hristiyan bir münzevi öne çıkmaktadır. Zira Mor Evgin, Hristiyanlığın monastik yaşam tarzını Tur Abdin’e getiren kişi olarak kabul edilmektedir. Aslen Mısırlı olup rivayete göre zamanla burayı terk ederek 70 şakirdiyle birlikte Tur Abdin Bölgesi’ne gelmiş ve burada inzivaya çekilmiştir. Bölgenin ilk manastırı da muhtemelen Mor Evgin tarafından IV. yüzyılda kurulmuştur ve bugün de onun ismiyle tanımlanmaktadır. O, İzlo Dağı eteklerindeki bu manastırda yetiştirdiği rahiplerle kısa zaman zarfında bölgede ve civarında çok sayıda başka manastırın inşasına da öncülük etmiştir. Bu bağlamda denilebilir ki, Mor Evgin ve Mor Evgin Manastırı, adeta bir tarihin, bir devrin başlatıcısı olmuşlardır. Gerek dini eğitimde, gerek dini kurumsal yapılanmada ve gerekse kitlelerin dinî yaşantısında manastırların fonksiyonel rolü anlaşılmadan Doğu Hristiyanlığını anlamak mümkün değildir. Katolik ve Batı Ortodoks (Bizans ve Balkan coğrafyası) dünyasında Kilise’nin itikadî ve amelî ilke ve uygulamaları Papalık / Patrikhane Sen-Sinodu’nda oluşurken, Doğu Hristiyanlığı’nın (Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Marunîler, Kıptiler, Ermeniler…) itikadî ve amelî ilke ve uygulamalarının hayat bulduğu alan manastırlardır. Katolik ve Ortodoks dünyasında manastırlar, Kilise’nin kontrolündeki arka bahçeler iken, örneğin Süryani dünyasında dinî anlayışın ana merkezleridir. Buralar sadece dünyadan el-etek çekmiş keşişlerin münzevi yaşamsürdürdükleri yerler değildir. Bu manastırlar, tarih boyunca farklı itikadî düşüncelerin mücadelesinin verildiği aksiyon merkezleri olarak Doğu Hristiyanlığı tarihinde önemli fonksiyonlar üstlenmişlerdir. Söz gelimi itikadî ilkeler buralarda belirlenmiş, ihtilafları çözen sinodlar buralarda toplanmış, Kilise’nin idarî birimlerinde görev alan kadrolar buralardan yetişmiştir. Kilisenin dinî ve idarî kararlarının alındığı Sen-Sinod’un üyeleri çoğunlukla manastır reislerinden oluşmuştur. Dini eğitim buralarda verilmiş, Kilise’nin başı olan Patrik bu manastırlardan birinde ikamet etmiştir. Bu makale, Süryani Hristiyanlığı özelinde Tur Abdin Bölgesi’nde başlayan ve gelişen monastik hayatı ana hatlarıyla anlatma ve bunun yanında bölgede monastik yaşamı tetikleyen bir yapı olarak Mor Evgin Manastırı hakkında tarihi ve mimari açılardan bilgi verme amacı taşımaktadır.
Elzem bir eser element olan ve birçok enzimatik aktivasyonun önemli bir parçası olarak görev yapan selenyum (Se) 1957 yılından itibaren önem kazanmıştır. Metabolizması çeşitli gereksinimlere göre organize edilmektedir. Yapısal komponent olarak Se, protein yapılarına katılmaktadır. Düzeyi, serum selenyum ve serum glutatyon peroksidaz aktivitesinden etkilenmektedir. Hayvansal dokularda “selenometionin” ve “selenosistein” olarak iki formda bulunmaktadır. Genel olarak proteinden zengin besinler iyi selenyum kaynağıdır. Plazmada albumine bağlı olarak taşınmaktadır. Yetersizlik olduğunda selenyumun emilimi artmaktadır. Vücutta toplam olarak 13-20 mg selenyum bulunmaktadır. Eritrositlerdeki selenyum miktarı, uzun dönem selenyum alımının bir göstergesidir; malnütrisyonda ve kanserde serum selenyum düzeylerinin düştüğü bilinmektedir. Organizmada oksidatif yaralanmalara karşı koruyucu olan glutatyon peroksidazın yapısında yer almaktadır. Selenyumun kanser ile ilişkisi üzerine birçok çalışma yapılmaktadır. Birçok kanser türü ile selenyum alım düzeyleri ve serum selenyum seviyeleri ilişkilendirilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda bazı kanser çeşitlerinde selenyumun serum seviyesi düşük bulunmuştur. Selenyumun antioksidan enzim sistemindeki fonksiyonu ile dejeneratif durumların çoğu arasında bağlantı kurulmuştur. İmmün fonksiyonları arttırması, apoptozisi indüklemesi, hücre proliferasyonunu inhibe etmesi, karsinojen metabolizmasını değiştirmesi gibi birçok potansiyel mekanizmaya sahip olduğu bildirilmiştir. Epidemiyolojik çalışmalar diyetle selenyum alımı ve kolorektal kanser riski arasında ters ilişki olduğunu göstermektedir. Farklı selenyum bileşiklerinin prostat kanser hücrelerinde antiproliferatif yanıtı, apoptoz, hücre içi redoks durumunu değiştirme ve NF-KB sinyal yolunun blokajı ile sağladığını göstermektedir. Hayvan deneyleri, epidemiyolojik çalışmalar ve müdahale çalışmaları; selenyum bileşiklerinin, hem spesifik kanserlerin önlenmesinde hem de son faz kanserlerde antimutajenik etki gösterebileceğini bildirmektedir. Selenyum antikarsinojenik olarak görev alabilmekte ve immün fonksiyonları güçlendirmektedir. Bazı çalışmalar, vücuttaki selenyum düzeyi ile kanser riski arasında negatif korelasyon olduğunu bildirsede, çelişkili sonuçlar literatürde yer almaktadır. Selenyumun kanser ve kanser tedavisindeki etkinliğini belirleyebilmek için daha fazla klinik çalışmaya gereksinim duyulmaktadır. Bu derlemede vücut için elzem bir element olan selenyumun metabolizması ve işlevlerinden bahsedilerek, kanser ile ilişkisini inceleyen çalışmalar üzerinde durulacaktır.
Physalis peruviana, Patlıcangiller (Solanaceae) familyasının Physalis cinsine ait Güney Amerika’nın tropikal bölgelerinde doğal yayılış gösteren egzotik bir türüdür. Sarı-turuncu renkte, hemen hemen yuvarlak, üzümsü ve etli yapıda olan P. peruviana meyveleri çeşitli rakımlara, topraklara ve iklim koşullarına uyum sağlayabilmektedir. Physalis cinsinin ülkemizde doğal olarak yetişen dört türü bulunmaktadır ve halk arasında güveyfeneri olarak bilinen cinsin kültürü yapılmakta olup, ekonomik öneme sahip olduğu bilinmektedir. C vitamini, fosfor potasyum ve fenolik bileşikler açısından zengin olan P. peruviana fonksiyonel bir ürün özelliği göstermektedir. Farmakolojik ve fitokimyasal çalışmalarda antibakteriyel, antikanserojen, antidiyabetik, antioksidan etkileri ortaya konulmuştur. Domatese oldukça yakın tat ve görünüşü olan P. peruviana meyvesinin taze tüketiminin yanı sıra meyve suyu, marmelat, reçel ve tatlılarda, soslarda ve glazelerde kullanımı yaygındır. Hem kendine has lezzeti, hem de sağlık üzerinde birçok etkisi sebebiyle bu meyvenin gelecekte daha fazla yaygınlaşması beklenmektedir. Bu çalışmada P. peruviana bitkisinin botanik ve fonksiyonel özelliklerine değinilerek sağlık üzerindeki potansiyel etkileri değerlendirilmiş ve alternatif kullanım alanları ile ilgili bilgiler derlenmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.