Öz Bu çalışma enflasyon ve ekonomik büyüme ilişkisini OECD ülkeleri için sorgulamaktadır. Bu ilişkiyi ortaya çıkarabilmek için 1996-2016 yılları arası veriler panel eşik değer regresyon yöntemleri kullanılarak analiz edilmektedir. Çalışmanın bulguları enflasyon ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin doğrusal olmadığı yönündedir. Enflasyon eşik değeri OECD ülkeleri için %3,6207 olarak tespit edilmektedir. Enflasyon oranı bu değerin altında iken enflasyonun ekonomik büyüme üzerindeki etkisi pozitif fakat istatistiksel olarak anlamsızken enflasyon oranı bu değerin üzerine çıktığında büyüme üzerinde bozucu etkiler yaratmaktadır. Bu bulguların özellikle enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan ülkeler başta olmak üzere para politikasının yürütülmesinde politika yapıcılara yardımcı olması beklenmektedir.
In this chapter, the relationship between public debt and economic growth is examined for OECD countries. In order to determine this relationship, the data between 2002 and 2016 is analyzed using panel threshold regression methods. The findings of the study suggest that the relationship between public debt and economic growth is linear. The public debt threshold is estimated at 99.75% for OECD countries but it is statistically insignificant. While the public debt to GDP ratio is both below and above this threshold, the effect of public debt on economic growth is negative and statistically significant. There is no evidence of the existence of a non-linear relationship between public debt and economic growth. These findings are expected to guide policymakers in the implementation of fiscal policies.
This study aims to determine the effect of Islamic banking on economic growth in Turkey by comparing it with conventional banking. In the study, the quarterly time series covering the period 2005Q4 to 2018Q4 and the Autoregressive Distributed Lag Model (ARDL) developed by Pesaran, Shin and Smith ( 2001) are used. According to the estimated long-run coefficients from ARDL model, the elasticity of the GDP with respect to the conventional banking credit and Islamic banking credit is equal to 0.106 % and 0.016 %, respectively. The estimates of the model confirm that conventional banks provide more contribution than Islamic banks to economic growth in Turkey. However, Islamic banking has still a very small part of the financial system in Turkey.Therefore, the development and encouragementof more Islamic financial instruments can strengthen relationship between Islamic finance and economic growth while increasing the share of Islamic finance in the financial system.
In this paper, we investigate competition in the Turkish banking sector over the period [2003][2004][2005][2006][2007][2008][2009][2010][2011][2012]. To understand the competitive conditions in the Turkish banking sector, we use the well-known Panzar-Rosse model based on a nonstructural estimation of the Hstatistic by employing the quarterly panel data set. The empirical evidence indicates that the Turkish banking sector operates under conditions of monopolistic competition. Therefore, although there have been growing structural changes in the Turkish banking sector since the 2000s, there has been no remarkable change in the market structure of the Turkish banking sector compared to previous studies, and it can still be characterized by monopolistic competition.
Adil gelir dağılımı, iktisat politikalarının çözmede yetersiz kaldığı en temel iktisadi ve sosyal problemlerinden biridir. Dolayısıyla gelir dağılımını düzeltecek daha iyi politikaların geliştirilebilmesi için gelir eşitsizliğine yol açan nedenlerin belirlenebilmesi son derece önemlidir. Bu çalışmanın temel amacı Türkiye’de gelir dağılımının güncel durumunu ve bölgelerarası farklılıkları, Lorenz eğrisi ve yoğunlaşma (konsantrasyon) eğrileri aracılığıyla incelemektir. Bu amaç hanehalkı gelir bileşenlerinin analizi ile detaylandırılmaktadır. TÜİK tarafından sağlanan 2018 yılına ait Hanehalkı Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi verileri ile yapılan analizlerde Türkiye için Gini katsayısı ve Palma oranı sırasıyla 0,393 ve 1,798 olarak tahmin edilmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye’de gelir eşitsizliği coğrafi bölgeler arasında önemli oranda farklılaşmaktadır. İstanbul ve Batı Marmara bölgeleri en yüksek gelir eşitsizliğine sahip bölgelerdir. Bu sonuç, iktisadi gelişme ya da büyümenin gelir eşitsizliğini azaltmada başarılı olamadığını göstermektedir. Diğer yandan sosyal yardımlar, vergiler, menkul kıymet ve gayrimenkul gelirlerinin gelir dağılımı üzerinde önemli etkilere sahip olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Türkiye’de vergi sistemi gelir eşitsizliğini azaltıcı yönde etkiye sahipken gelir gruplarının diğer gelir bileşenlerinden aldıkları payın büyük kısmı genellikle üst gelir gruplarına aktarıldığından dolayı bu gelir bileşenlerinin mevcut dağılımı gelir eşitsizliğini artırıcı etkiler yaratmaktadır. Bunun yanı sıra, sosyal yardımların da daha çok üst gruplara aktarıldığına ve düşük gelir gruplarına yönlendirilemediğine dair kanıtlara ulaşılmaktadır. Son olarak gayrimenkul gelirlerinin de adil dağılmadığı ancak menkul kıymet gelirlerinden farklı olarak gayrimenkul gelirlerinin tüm gelir grupları tarafından elde edilebildiği söylenebilir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.