Türkiye'nin dış ticaret hacmi son yıllarda önemli gelişmeler kaydetmekle birlikte ticaret açığında önemli artışlar yaşanmakta ve bu durum dış ticaretin döviz kurlarından etkilenip etkilenmediği sorusunu da gündeme getirmektedir. Bu çalışma, 1980 sonrası Türkiye ekonomisi için dış ticaret dengesi ile döviz kuru politikaları arasındaki ilişkinin yönünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu nedenle 1995-2015 yılları arası dış ticaret açığı, reel döviz kuru, Türkiye'nin ve OECD ülkelerinin yurt içi gayri safi hasıla değişkenlerine ait çeyrek dönemli veriler ile zaman serisi yöntemlerinden yararlanılmış ve uzun dönemli ilişkinin varlığı ARDL yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Elde edilen analiz sonuçları göstermektedir ki; dış ticaret dengesi ile reel döviz kuru için, Türkiye ve OECD ülkelerinin GSYİH'sı arasında uzun dönemli bir ilişki söz konusu olmakla birlikte, reel döviz kurunun katsayısı istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur. Türkiye ve OECD ülkelerinin GSYİH katsayıları ise, istatistiksel olarak anlamlı ve iktisadi olarak ilişkinin yönü anlamlı bulunmuştur.
Bu çalışma, sanayileşmenin, gayri safi yurtiçi hasıla, istihdam ve işgücünün ortalama verimliliğinde yaratacağı etkileri, Kaldor ve Prebisch'in iki farklı bakış açısından ampirik bir analizle değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede tartışmalar "ithal ikameci" ve "liberal" sistem farklılığını da içerecek biçimde; büyüme ve ortalama işgücü verimliliğinin istihdama etkilerine odaklanmaktadır. Bu amaçla Türkiye ekonomisi için 1930-1979 yıllarını kapsayan göreli "kapalı" dönem ve 1980-2017 yıllarını kapsayan "liberal" dönem ayrımı yapılarak bu teorilerin geçerliliği incelenmiştir. Kaldor, büyüme ve verimliliğin istihdam üzerine yaratacağı etkiyi pozitif görürken, Prebisch bu etkileri sırasıyla pozitif ve negatif olarak değerlendirmektedir. ARDL sınır testi kullanılarak yaptığımız analiz sonucu iki alt dönemde de imalat sanayiinde çıktıdaki bir artış ile istihdam arasında pozitif; işgücü verimliliğindeki artış ile istihdam arasında negatif bir ilişki tespit edilmiştir. Bu çerçevede incelenen her iki dönemde de Prebisch'in görüşlerinin Türkiye Ekonomisi için geçerli olduğu bulgusu elde edilmiştir.
ÖZ Dış ticaret hadleri ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişki iktisat literatüründe tartışmalı bir konu olmuştur. Bu tartışma Harberger (1950) ve Laursen ve Metzler'in (1950)
The Washington Consensus was accepted as common wisdom on policies for development and growth. The set of policies of the Washington Consensus was applied to structural crisis in Latin America and developing economies. Williamson identified 10 policy instruments whose proper deployment Washington could muster a reasonable degree of consensus. Williamson summarizes the content of the Washington Consensus as macroeconomic prudence, outward orientation, domestic liberalization, and free market policies consistent with neoclassical mainstream economic theory. The policy set was modified to the point that Williamson substituted the original name with a new label “Post Washington Consensus. The “Post Washington Consensus” designated a “new set of policy reforms” for Latin America and Developing Countries. The aim of this paper is to compare the two sets of controversial policies, the “Washington Consensus” and “Post Washington Consensus” and offer an alternative based on the Post Keynesian framework. The goal of Post Keynesian framework is the promotion of sensible prudent economic and social development that is equitable, stable and sustainable. The main purpose of the Post Keynesian policy framework proposed in this paper is to go beyond the Post Washington Consensus by emphasizing the importance of a possible new direction for economic policy for developing countries.
Discussions about the origin of the money object are represented in two separate streams as orthodox and heterodox. Orthodox flow is expressed as a Metallist approach while looking at money as a means of exchange, heterodox flow is called Cartalist and emphasizes the phenomenon of authority in the object defined as money. Orthodox current sees the money supply as an inventory and external variable that can be increased and decreased by the central bank (CB) according to the money holding preferences of the people and money is demanded only for transaction purposes. The Mundell-Fleming Model (MFM), which is included in this flow and adds the balance of payments to analysis, accepts the money supply only endogenously in the fixed exchange rate system. The aim of this study is to explain the endogenity of money supply in an open economy within the framework of Post Keynesian economics (PKI), which is based on the fact that the investment and production process takes place in a purely monetary economy. In this framework, compensation thesis which provides an alternative explanation for open economies has brought about a new expansion that is completely different from the MFM. In this expansion, two types of financial systems are defined as overdraft and assetbased. The endogeneity of the money supply in both systems in the PK can continue to be valid. These opinions oppose the endogeneity approach of the money supply discussed in MFM, and concurrently, the externality of the money supply which exists in the flexible exchange system is not accepted.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.