Dindarlık olgusunu anlamaya ve açıklamaya yönelik yaklaşımların başında gelen ‘yoksunluk’, ‘rasyonel tercih’, ‘sosyalizasyon’, ‘etnik köken ve din’ ile ‘varoluşsal güvenlik’ gibi teoriler dindarlığı genellikle tek bir unsurla açıklama eğilimindedir. Bireysel farklılıklar göz önüne alındığında ise farklı bireylerin dinî tecrübeleri de farklı olabilmektedir. Din, karmaşık ve çok yönlü bir olgu olduğundan dindarlık ile ilgili tek bir kuramsal yaklaşımın dinî bağlılığın tüm biçimlerini açıklaması zordur. Farklı din algılarını yansıtabilme imkanı bakımından dini bağlılığın filmler aracılığıyla incelenmesi, konuyla ilgili yaklaşımları daha derinlemesine anlamamıza katkı sağlayabilir. Bu bağlamda yönetmenliği Paweł Pawlikowski tarafından yapılan Ida (2013) filmi 1962 Polonya’sında Yahudi soykırımı sonrası döneme mercek tutar. Film, politik ve tarihi katmanlara sahip olmakla birlikte bu çalışmada dindarlık teorileri özelinde ele alınmıştır. Nitel desende planlan bu film incelemesinde, dindarlık kuramları bağlamında dinî kimlik analizi yapılmıştır. Filmin ana karakteri olan Anna’nın (Ida) hikayesine kendilik arayışı ve dinî kimliğinin keşfi bağlamında odaklanılmıştır. Onun deneyimleyerek karar verme sürecinde ise dinî sosyalleşme, rasyonel tercih ve anlam ve aidiyet arayışı etkili olmuş ve Anna dini bağlılığı seçerek manastıra geri dönmeye karar vermiştir.