Geleneksel sohbet toplantıları; Türk kültürünün hüküm sürdüğü coğrafyalarda varlıklarını devam ettiren, icra bağlamlarıyla yöreden yöreye özgünlük gösteren; toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve hoşça vakit geçirme gibi işlevler sayesinde sürdürülebilir kılınan sosyal kurumların başında gelmektedir. Toplumsal hayattaki kolektif eğlence kültürünün birer yansıması olan bu toplantılar, tarihî derinliği itibariyle Türk toplumunun iktisadî hayatıyla ilişkilendirilmektedir. Günümüzde Anadolu başta olmak üzere Türk dünyasının muhtelif bölgelerinde belli kurallar ve işleyişe tabi olarak farklı adlarla devam ettirilen sohbet toplantıları vardır. Anadolu’da sıra gecesi, yâren/yârân, barana, kürsübaşı, gezek, helebiş, oturak âlemleri, herfene/harfene/ferfene vb. adlarla bilinen bu toplantılar; Türk toplumunun kitle iletişim araçları ile teknoloji tahakkümüne girmesinden önce sosyal ihtiyaca cevap veren önemli organizasyonlardı. Günümüzde yaşa-nan değişim ve dönüşümlere rağmen geleneksel sohbet toplantılarının Anadolu’nun muhtelif yerlerinde devam ettirildiği görülmektedir. Dağ yatısı geleneği de Şanlıurfa yöresinde geçmişten beri varlığını sürdü-ren, günümüzde icra bağlamındaki değişim ve dönüşümlere rağmen yaygınlaşan sohbet toplantılarından biridir. Yöredeki sosyokültürel yapının geleneksel sohbet toplantılarının icrasına imkân vermesi ve bu toplantıların sürdürülebilir kılınmasında etkisi büyüktür. İncelemelerimiz sonucunda Şanlıurfa şehir merkezi civarında yaklaşık 200 mağaranın dağ yatısı eğlencelerine tahsis edildiği ve dağ yatısı geleneğinin geçmişe kıyasla son yıllarda yaygınlaştığı görülmüştür. Saha araştırmaları ve yazılı kaynaklardan edinilen bilgilere göre yörede icra edilen sıra geceleri ve dağ yatıları, sözlü kültürün taşıyıcısı ve birer eğlenme biçimleri olarak yılın farklı dönemlerinde insanların bir araya gelmesine imkân sağlayan toplantılardır. Bu toplantıların yılın farklı mevsimlerinde farklı mekânlarda yapılması yöre insanı açısından eğlence mekânlarını çeşitlendirmiş, eğlence faaliyetlerinin yıl içerisine yayılmasını sağlamıştır. Makalede, alan araştırması yoluyla yazılı ve sözlü kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında dağ yatısı geleneğinin icra bağlamı ve işlevleri ortaya konulmuştur. Dağ yatısı geleneğinin sıra gecelerinden farklı olarak ilkbahar ve yaz mevsimlerinde şehrin civarındaki dağlarda yapıldığı; işleyiş ve buna bağlı unsurlar açısından farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda dağ yatısı geleneğinin icra bağlamı özellikleri bakımından özgün olduğu; eğlenme hoşça vakit geçirme, din ve müziğe ait kültürel unsurların aktarımına imkân verdiği görülmüştür. Şanlıurfa’daki geleneksel sohbet toplantılarında müzik eğitimi ve ediniminin doğal bir şekilde gerçekleşmesinden kaynaklı olarak bu toplantılar toplum tarafından birer “halk konservatuvar”ı olarak değerlendirilmektedir. Dağ yatılarında da müzik eğitimi işlevinin bu çerçevede gerçekleştiği görülmüştür. Dağ yatılarının tarihi işlevlerinden biri de dinî işlevidir. Gerek tarikatların dağ yatıları aracılığıyla zikir meclislerini şehrin dışına taşımaları gerekse de alkol, kumar gibi kötü alışkanlıklara müptela olmuş kişilerin dinî yatı grupları aracılığıyla rehabilite edilmeleri dikkat çekicidir. Ayrıca 21. yüzyılın getirdiği küreselleşme, teknolojileşme ve kentleşme gibi olgulara rağmen bu geleneğin yaygınlaşma dinamikleri makalede tespit edilmiştir.