“…Son yıllarda ahlaki çözülme kavramıyla ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, bu sürecin, birtakım olumsuz tutum ve davranışlara zemin oluşturduğu dikkati çekmektedir. Söz konusu akademik çalışmalarda, saldırganlık (Bandura, Barbaranelli, Caprara ve Pastorelli, 1996;Pornari ve Wood, 2010), kişilerde görülen kaygı bozuklukları, olumsuz duygulanım, korku/sinirlilik hali, empati eksikliği, düşük öz-saygı, sinik tutumlar, dışadönük olma (Caprara vd., 2013;Claybourn, 2011;Detert vd., 2008;Johnson, 2014;Saidon, Galbreath ve Whiteley, 2012), Makyavelist kişilik, dış kontrol odağı, yumuşak başlılık, ahlaki gelişmişlik düzeyi, suçluluk duygusu (Detert vd., 2008;Hogan ve Hogan, 2009), sapkın, saldırgan, etik dışı, yetkeci ve yıkıcı iş davranışları (Barsky, 2008;Barsky, 2011;Caprara vd., 2013;Christian ve Ellis, 2014;Claybourn, 2011;Fida vd., 2015;Johnson, 2014;Moore vd., 2012;Ntayi, Eyaa ve Ngoma, 2010), etik dışı karar verme (Anand, Ashforth ve Joshi, 2005;Barsky, 2011;Detert vd., 2008) ve çalışanlardaki etik iklim algısının (Saidon vd., 2012) üzerinde sıklıkla durulduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra, konuyla ilgili ulusal yazın incelendiğinde, ahlaki çözülme sürecinin kişi-çevre uyumu üzerindeki etkisi incelenmiş ve kişi çevre uyumu boyutlarıyla ahlaki çözülme arasında negatif yönlü ilişkiler olduğu ifade edilmiştir (Erbaş ve Perçin, 2016).…”