Savaştan çıkarak temellerini henüz atmış bir ülke olarak Türkiye, II. Dünya Savaşı sürecinde çeşitli ittifaklar ile tarafsızlığını sağlama çalışmış, savaş dışı kalma konusunda özel bir çaba göstermiştir. Buna rağmen savaşın bitimine aylar kala bu tutumundan vazgeçmiştir. Dönemin şartları itibariyle ülkeye en çok fayda sağlayabileceğine kanaat getirdiği, zafere en yakın tarafın yanında yer alan Türkiye, II. Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzenin kuruluş aşamasında müttefiklerle birlikte hareket etmiştir. Savaşın ardından birtakım çıkar çatışmaları ve güvensizliklerin etkisiyle Dünya, ABD merkezli Batı Bloku ve Sovyetler Birliği merkezli Doğu Bloku olmak üzere iki farklı kutba ayrılmıştır. Savaşa müttefiklerin yanında giren ve ABD’nin desteğini alarak Batı Bloku’nda yer alan Türkiye, taraf olmanın ve söz konusu tarafta tutunabilmenin bir gereği olarak demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmıştır. Türk kamuoyundaki tartışmaların da kuşkusuz etkisiyle, söz konusu gelişmeler Türkiye’nin Batılı liberal değerleri benimseme ve içselleştirme yoluna girmesine olanak sağlamıştır. İlk etapta insan haklarının tanınması konusunda mevzuat değişikliklerine yansıyan bu gelişmeler, ilerleyen aşamalarda Türk demokrasi ve anayasal tarihini de önemli ölçüde etkilemiştir.