Hiperbarik oksijen tedavi (HBOT) merkezi cihazları önceleri balık adam yetiştirme merkezinde, gemilerde ve belli başlı hastanelerde akut ya da rutin tedavide kullanılan cihazlar iken günümüzde gelişen tıp teknolojisi ve ilerlemelere bağlı olarak farklı tanılara sahip hastalarda kullanımı gitgide artmaktadır. Bu yüzden Türkiye’nin farklı illerinde HBOT cihazları kurulumu/kullanımı artmaktadır. Çok tehlikeli kuruluşlar olan hastanelerde bulunan HBOT merkezinde bulunan cihaz ve teçhizat çalışma ortamında birbirinden çok farklı karmaşık tehlikeleri barındırmaktadır. Bu yüzden çalışma ortamında proaktif (önleyici) yaklaşımda eksiklik veya zafiyet gösterildiği takdirde birbirinden farklı orjinli iş kazalarının gerçekleşmesi kaçınılmazdır. HBOT merkezinde iş kazasına neden olan birçok unsur olmasına rağmen iki önemli risk kaynağı öne çıkmaktadır. Bunlar basınç kaynaklı riskler ve yüksek oksijen düzeyinin doğurduğu risklerdir. ‘‘Çok tehlikeli’’ nitelikte olan çalışma ortamında bu risklerle beraber diğer riskler için de kaynaktan çözüm önerileri üretmek önemlidir. Keza çalışanların iş güvenliği kültürüne sahip ve görev tanımına uygun çalıştırılması, risk değerlendirmesinin güncel ve organik olması, iş güvenliği denetimlerin sık aralıklı yapılması, ramak kala olay kayıtlarının tutularak kurulca dikkate alınması olası iş kazalarını önleyeceği aşikârdır. Nihai olarak Türkiye’de henüz yaygınlaşmakta olan HBOT merkezlerinde iş güvenliği kurallarının daha sistematik şekilde uygulanmasını sağlamak için personel eğitimlerinin geliştirilmesi, uluslararası standartlara uygun ve ortak bir rehber oluşturulması elzemdir.
Araştırma sahası Türkiye’nin doğusunda Van iline bağlı Özalp ilçesi ve çevresini kapsamaktadır. Saha aynı zamanda Van Gölü kapalı havzası içinde olup İran’a komşudur. Bu çalışmanın amacı daha önce coğrafi bir bakışla çalışılmamış alanın jeomorfolojik özelliklerinin izah edilmesidir. Çalışmada arazi gözlem ve çalışmaları, uydu görüntüleri ve fotoğraflamalar, çeşitli haritalardan faydalanılmıştır. Sahanın bugünkü jeomorfolojik özelliklerini kazanmasında jeolojik özellikler ön plandadır. Bunun yanında flüvyal süreçlerin etkin olduğu sahada birbirinden farklı jeomorfolojik unsurlar tanımlanmıştır. Bunlar; yüksek aşınım yüzeylerine denk gelen dağlık ve tepelik alanlar, sırt ve yamaçlar, vadiler, birikinti konileri, boğazlar ve ova sahasıdır. Sahada paleozoikten günümüze kadar çeşitli yaşlarda kayaçlar bulunup bunlar tektonizmadan oldukça etkilenmiştir. Sahanın ana akarsuyu D-B eksenli uzanan Özalp Çayı’dır. Buna K-G yönlerinde birçok yan kol katılmaktadır. Ova alanı ana akarsuya uyumlu olup D-B ekseninde uzanmaktadır. Belirli zamanlarda yağış ve kar erimelerine bağlı olarak yan kollar aracılığıyla ana kola katılan akarsular nedeniyle su baskınları olabilmektedir. Keza bu baskınlar morfolojik olarak birikinti konilerinin yanlara doğru genişlemesini sağlamaktadır. Saha sert karasal iklimin yaşandığı bir yerdedir. Ancak son yıllarda dünyayı etkileyen iklim değişiklikleri araştırma sahasında nitel olarak yüzeysel/yeraltı su kaynaklarının kuruması bazen de ani su baskınları şeklinde kendini göstererek hem morfolojik yapıyı değiştirmekte hem de morfoloji üzerinde mevcut yerleşim yerlerini tehdit ettiği söylenebilir. Bu yüzden özellikle Özalp Çayı’na ait yakın sahalarda ve yan kolların ana kola bağlandığı ağız kısımlarında yerleşim yerlerinin kurulmaması önerilir.
Türkiye sahip olduğu jeolojisi, yer şekilleri ve iklimsel özelliklerinden dolayı, dünya ölçeğinde yaşanan doğal afetlerden fazlaca etkilenen bir konumdadır. Bunlardan biri olan çığ olayı, Türkiye’nin Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkindir. Van Gölü havzasının güney sınırında Dicle açık havzası içinde bulunan sahanın, topoğrafik ve klimatik koşulları çığ oluşumuna uygundur. Bu yüzden saha ve çevresinde geçmiş yıllarda birçok çığ olayı yaşanmıştır. Bu çalışmada çığ olayı bakımından yüksek risk düzeyine sahip olan Hizan ve çevresinde çığ olayı üzerinde en fazla etkili olan faktörler incelenerek çığa duyarlı alanlar tespit edilmiştir. Bunun için çeşitli haritalardan, arazi gözlem ve bulgularından, uzaktan algılama, CBS tekniklerinden faydalanılarak sentezlenen veriler ışığında çalışma tamamlanmıştır. Havzanın çığ duyarlılığı haritasının üretiminde yükselti, eğim, bakı, yamaç eğriselliği ve arazi kullanımı haritalarından faydalanılmıştır. Bu minvalde üretilen haritalara verilen puanlamalar ile sahada az, orta ve yüksek çığ duyarlılığı olan alanlar tanımlanmıştır. Bakıldığında çığa yüksek duyarlı alanlar en fazla Hizan’ın kuzey sınırı, kuzeydoğu kesimleridir. Ayrıca Hizan’ın güney sınırında D-B eksenli uzanan Büyükdere’ye bağlanan subsekan niteliğinde yan kolların fazla eğimli yamaçları da çığa duyarlı noktalardır. Geçmiş yıllarda yaşanmış çığ noktaları ile elde edilen çığ duyarlılık haritası karşılaştırıldığında yüksek çığ duyarlılığı olan noktalarla örtüştüğü görülmektedir. Sonuç olarak araştırma sahası çığ duyarlılığı fazla olan noktalara sahiptir. Bu yüzden proaktif bir yaklaşımla çığın canlı ve cansız çevre üzerinde tahribatını önleyici faaliyetlerde bulunulmalıdır. Bu bağlamda ya çığa duyarlı parametrelerden arazi kullanımına müdahale edilmeli ya da özellikle kış aylarında ve ilkbahar ayı başlarında çığa duyarlı alanlarda insani aktiviteler kısıtlanmalıdır. Çevresine göre çalı ve orman formasyonu fazla olan ve orman üst sınırı 2300 m ye kadar çıkan saha da, artan orman ve çalı tahribatı önlenerek bunun yanında V biçimli vadi yamaçlarına yapılacak ağaçlandırmayla çığın olası tehlikelerini azaltacağı aşikârdır.
Çalışma alanı Türkiye’nin doğusunda bulunan Van ilini kapsamaktadır. Türkiye’de risk değerlendirme metodu (RDM) kullanılarak yapılmış çalışma sınırlı sayıdadır. Daha önce araştırmacılarca Bitlis için uygulanan RDM, Van ili için ilk kez uygulanmıştır. Bitlis’e benzer coğrafi koşullara ve afet çeşitliliğine sahip olan Van’da gerçekleştirilen çalışmayla bir eksikliğin giderilmesi hedeflenmiştir. Van ilini yersel, meteorolojik, endüstriyel, sosyal vb. afet bakımından riskli kılan birçok parametre vardır. İlin neotektoniği, jeolojisi, jeomorfolojisi ve iklimsel özellikleri bu parametreler arasındadır. Çalışmada çığ, heyelan, kaya düşmesi, su baskını afetleri kullanılarak zamansal ve mekânsal analizler yapılarak risk sınıflandırmaları ortaya konulmuştur. Başta iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında olmak üzere birçok disiplinde Fine-Kinney RDM kullanılmıştır. Sahada afet çeşitliliği bakımından ‘‘Kabul edilebilir risk’’ özelliğine sahip noktalar olduğu gibi ‘‘çok yüksek riskli’’ ve ‘‘yüksek riskli’’ alanlarda tespit edilmiştir. Van’ın güneybatı ve kuzeybatı kesimlerinin fazla eğimli topoğrafik yapısı ve meteorolojik koşulları nedeniyle heyelan, çığ, kaya düşmesi bakımından ‘‘çok yüksek risk’’ ve ‘‘yüksek risk’’ taşıdığı hesaplanmıştır. Morfolojik olarak eğimin azaldığı yamaçlar, akarsuyun ana koluna bağlanan yan kol ağızlarında ve vadi tabanlarına doğru su baskınlarının ‘‘yüksek risk’’ taşıdığı hesaplanmıştır. Nihai olarak Van’da dört farklı afet türünün risk derecelendirilmesi yapılarak yüksek riskli bölgeler belirlenmiştir. Bu yüzden proaktif bakış açısıyla risk değerlendirme sonuçlarının dikkate alınması önerilmektedir. Bu sayede can ve mal kayıplarının önüne geçileceği açıktır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.