2017 tarihleri arasında 1426 akut barsak enfeksiyonu (ABE) başvurusu olduğu saptanmıştır. İncelemenin amacı vaka sayısındaki artışın sebeplerini saptamak olası kaynakları kontrol altına almak ve salgının tekrarlanmaması için önlem almaktır. Çalışmanın bir diğer amacı da sahada karşılaşılan zorlukları ve salgına müdahalenin akışını ortaya koymaktır. Yöntem: İnceleme için yüz yüze anket uygulanmak istenmiş ancak bölgenin fındık toplama zamanı olması ve kurban bayramı tatili döneminin başlaması nedeni ile vakalara ulaşılamayacağı anlaşılmıştır. Yüz yüze veri toplama çalışması yapılamamış olup vaka tespiti için hastane kayıtları kullanılarak tanımlayıcı bir çalışma yapılmıştır. Şüpheli vaka, ilçedeki hastanelere 20-23 Ağustos 2017 tarihleri arasında ABE ilişkili ICD-10; A09, R11 veya K52.8/9 tanı kodlarıyla başvuran kişidir.Otuz adet su örneğinin mikrobiyolojik, iki su örneğinin virolojik, yedi adet gaita örneğinin mikrobiyolojik, parazitolojik ve virolojik incelemeleri yapılmıştır.Bulgular: Ünye'deki hastanelerden 1092 şüpheli vaka tespiti yapılmıştır (ilçe nüfusu: 125722). En sık tanı kodu R11: bulantı ve kusmadır (%41). Hastaların %53'ü kadındır.
Background: Global pandemic of novel Coronavirus Disease (SARS- COV-2) has spread across all continents and infected almost 80 million people. Since it is a novel disease, unknowns about the disease characteristic, treatment and length of immunity still persist. This study aims to characterize reinfection, personal protective equipment use and disease progress in healthcare workers in İstanbul. Methods: 23 healthcare workers who had confirmed negative PCR results after infection and another positivity later were questioned about both infection progress, their symptoms and treatment through an online questionnaire. Results: While the symptoms during both courses did not change drastically, 73.9% were treated as outpatient during the first infection while all but one (95.7%) were treated as such during second time around. Median time between two infections were 106 days. All participants were cleared of disease and none had to be treated in intensive care unit. Conclusion: Use of personal protective equipment was found subpar compared to World Health Organization recommendations. This is the first study from Turkey characterizing reinfected cases in healthcare workers.
Dünyada beslenme ilişkili sağlık sorunları önde gelen problemler arasında yer almaktadır. Çalışmamızın amacı birinci basamak sağlık hizmet birimi olan sağlıklı hayat merkezi diyabet ve obezite biriminde verilen diyetisyenlik hizmetlerinin obezitenin kontrolündeki etkinliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma 01/01/2017-30/06/2018 tarihleri arasında İstanbul'un bir ilçesinde son yıllarda popülerleşen sağlıklı hayat merkezi diyabet ve obezite danışma biriminde çalışan diyetisyene başvuran kişilerin verileri üzerinden yapılmıştır. Başvuru esnasında diyetisyen tarafından kişilerin demografik bilgileri, aile öyküsü, beslenme takviyesi alma durumları, hastalık ve ilaç bilgileri kaydedilmiştir. Ayrıca kişilerin vücut ağırlığı, boy uzunluğu, vücut yağ ölçümü yapılmış ve vücut-kitle indeksi (VKİ) hesaplanarak veri tabanına girilmiştir. Ölçümler her başvuru sırasında tekrarlanmış ve kaydedilmiştir. Araştırma evrenini, kilo vermek amacıyla birime başvuran, en az bir kontrolüne gelmiş, VKİ normal düzeyin üzerinde olan yetişkin bireyler oluşturmaktadır. Bulgular: Diyetisyen hizmetini kullanan 904 danışandan, 310'u (%34,3) kontrol randevularına gelmemiştir. Araştırmada değerlendirilen 446 danışandan 422'si (%94,6) kadındır. Birinci derece akrabada obezite olma durumu %75,8'dir. Danışanların ilk durumları VKİ'lerine göre sınıflandırıldığında; %31,4'ü kilolu, %58,7'si obez ve %9,9'u morbid obezdir. Kronik hastalık durumları sorgulandığında 244 kişinin (%54,7) eşlik eden kronik hastalığı olduğu bilgisi edinilmiştir. Ortalama yağ kaybı 2,6 (±4,0) ve ortalama kilo kaybı 3,1 (±3,6)'dir. Sonuç: Diyabet ve obezite danışma birimlerinden kadınlar daha yüksek oranla yararlanmaktadır. Literatür incelendiğinde koruyucu sağlık hizmetlerinin kullanımında kadınların ön plana çıktığı görülmüştür. Danışanların bir kısmının tanılı olup, ilaç kullanmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumla ilgili diyetisyenlerin danışanlarını uyarmaları ve hatırlatmaları yönünde telkine tabi tutulmaları yerinde olacaktır. Danışanların yaşı büyüdükçe, kilo verme başarılarının anlamlı derecede artmış olduğu tespit edilmiştir. Kilolu bireylerin aile hekimleri takiplerinde diyetisyenlere yönlendirilmesi periyodik olarak hekimlere hatırlatılmalıdır. Herhangi bir kronik hastalık tanısı almış bireyin muhakkak diyetisyene yönlendirilmesi, uzman hekim tarafından kontrollerde ilaç uyumunun ve diğer sorgulanan konuların yanında muhakkak diyet ve egzersiz uyumlarının da sorgulanması önem arz etmektedir. Sunulan sağlık hizmeti, kilo verdirme açısından başarılı bulunmuştur.
BACKGROUND No study on dual energy computed tomography (DECT) has been found in the literature to evaluate possibly fatal cardiac/myocardial problems in corona virus disease 2019 (COVID-19) patients. Myocardial perfusion deficits can be found in COVID-19 patients even without any significant coronary artery occlusion, and these deficits can be shown via DECT with a perfect interrater agreement. AIM To assess lung perfusion alterations in COVID-19 patients. To our knowledge, no study using DECT has been performed to evaluate possibly fatal cardiac/ myocardial problems in COVID-19 patients. The purpose of this study is to evaluate the role of DECT in the detection of COVID-19-related cardiac diseases. METHODS Two blinded independent examiners evaluated CT images using the 17-segment model according to the American Heart Association’s classification of the segmentation of the left ventricular myocardium. Additionally, intraluminal diseases and abnormalities in the main coronary arteries and branches were investigated. Following segment-by-segment analysis, perfusion deficiencies identified on the iodine map pictures on DECT were identified. RESULTS The study enrolled a total of 87 patients. Forty-two of these individuals were classified as COVID-19 positive, and 45 were classified as controls. Perfusion deficits were identified in 66.6% ( n = 30) of the cases. All control patients had a normal iodine distribution map. Perfusion deficits were found on DECT iodine map images with subepicardial ( n = 12, 40%), intramyocardial ( n = 8, 26.6%), or transmural ( n = 10, 33.3%) anatomical locations within the left ventricular wall. There was no subendocardial involvement in any of the patients. CONCLUSION Myocardial perfusion deficits can be found in COVID-19 patients even without any significant coronary artery occlusion. These deficits can be shown via DECT with a perfect interrater agreement. Additionally, the presence of perfusion deficit is positively correlated with D-dimer levels.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.