ÖZ 1990'lı yıllardan başlayarak geçmişle hesaplaşma meselesinde en çok zikredilen kavramlardan biri olan hakikat hakkının genel uygulama sahası ağır insan hakları ihlalleridir. En açık şekliyle tanındığı ve uygulandığı alan ise zorla kaybetmelerdir. Bu hak, geçmişte işlenmiş insanlığa karşı suçlar ve ağır insan hakları ihlallerinin aydınlatılması, hangi suç ve ihlallerin kimlere karşı kimler tarafından hangi imkân ve yöntemlerle, neden işlendiğinin ortaya çıkarılması ve ilan edilmesi talebini içermektedir. Hakikat hakkı, Arjantin askeri darbesinde gerçekleşen kaybetmeler bakımından da uygulanmıştır. Darbenin en altüst edici ihlallerinden biri olan, kurbanların bebeklerini sistematik biçimde çalma ve satma eylemlerine karşı, kurbanların anneleri bir araya gelmiştir. Mayo Meydanı Büyükanneleri olarak adlandırılan bu topluluk, kaybedilen çocukları tarafından dünyaya getirilen torunlarının akıbetini öğrenmek için hakikat mücadelesi yürütmüştür. ABSTRACTThe main application area of right to truth which has been one of the most mentioned concepts of accountability for past abuses starting from 1990s is gross human rights violations. The scope that is most obviously acknowledged and applied is as for forced disappearances. This right includes the enlightenment of crimes against humanity and gross human rights violations committed in the past, finding out which crimes and violations were committed by and against whom, why and by means of which methods and possibilities and a request of a declaring all the results to society. Right to truth has been applied to cases concerning forced disappearances as well that took place during the military coup in Argentina. One of the most upending violations of the coup was stealing and selling the babies of women that were killed under torture in concentration camps. The mothers of the victims came together against this act and founded the Grandmothers of Plaza de Mayo organisation. This group of grandmothers has been struggling for the truth to learn the fate of their grandchildren. GİRİŞYirminci yüzyılın ikinci yarısı dünyanın farklı bölgelerinde askeri darbelerin, iç savaşların ve şiddetin yoğun olarak yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemi takip eden demokrasiye geçiş süreçleri, yakın geçmişteki ağır insan hakları ihlalleriyle nasıl başa çıkılacağına ilişkin tecrübeler sunmaktadır. Bu tecrübelerin başında hakikat hakkı talebi gelmektedir. Bu çalışmada öncelikle hakikat hakkı talebinin içeriği, uygulanması, boyutları üzerinde durulacak, böyle bir hakkın uluslararası hukukta kabul edilmiş, bağlayıcı bir hak olup olmadığına, nasıl uygulanabileceğine ilişkin veriler sunulacaktır. İkinci bölümde Arjantin'de yaşanan askeri darbeye ilişkin bilgiler verilecek, çalışmanın esasını oluşturan üçüncü ve son bölümde ise Arjantin askeri darbesi ölçeğinde bu hakkın kullanımına ilişkin özgün bir örnek olan kayıp çocuklar vakası çeşitli veçheleriyle tartışılacaktır.
Dilan MIZRAK ** Özet 'Azınlık' ve 'yerli halk' değişken, henüz net bir hukuki tanıma kavuşmamış kavramlardır. Bununla beraber, her iki grup için kabul gören bakış açısı, bulundukları devlet nüfusunun geri kalanından farklı özelliklere sahip olmalarıdır. Bu farklılık sebebiyle yaşanılabilecek olası insan hakları ihlallerinin önüne geçmek için söz konusu gruplar bakımından insan hakları mekanizmalarınca teminat altına alınan hakların kolektif kullanımı meselesi tartışılmaktadır. Gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde yerli halklara ilişkin düzenlemeler azınlıklarla karşılaştırıldığında daha net ve fazladır. Uluslararası ve bölgesel nitelikli insan hakları mekanizmalarına bakıldığında, kimi adımlar atılmış olmasına rağmen azınlık hakları hâlâ kolektiflik niteliğini tam olarak sağlayamamıştır. Uluslararası organlar ve devletlerce; metinlerin azınlık haklarının kolektif kullanımını öngörmediği savunulsa pek çok hukukçu uluslararası metinlerin dinamik yorumlanması gerektiğinden hareketle kolektif hakların kullanımının önünde engel olmadığını savunmaktadırlar. Yerli halkların kolektif hak kullanımıyla ilgili olarak ise, 1980'lerden ve özellikle 90'lardan itibaren izlenen politikada değişiklikler olduğu görülmektedir. Bölgesel olarak yürütülen çalışmalar neticesinde hazırlanan taslak bildiriler olmakla birlikte, konuya ilişkin önemli gelişme Birleşmiş Milletler Yerli Halkların Hakları Bildirisinin kabulüdür. Anahtar Kelimeler: Azınlık hakları, yerli halkların hakları, kolektif hak, selfdeterminasyon, özyönetim. Abstract 'Minority' and 'indigenous peoples' are variable concepts that have not been reached to a claer definition. Nonetheless, well accepted perspective for both is to have Bu makale, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yazılan ve 18.12.2015 tarihinde savunulan "Bir Etnik Çatışma Yöntemi Olarak Özerklik" başlıklı doktora tezi esas alınarak hazırlanmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.