Bu yazı, Türkiye’de yeni yeni gelişen göçmen küçük işletme sahipleri yazınına, Hatay’ın Samandağ, Defne, Kırıkhan, Reyhanlı ve Antakya ilçelerinde yapılan alan çalışmasını Bourdieu’nun alan kuramını işlemselleştirerek katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Araştırmanın temel sorusu, farklı ilçelerin demografik ve sosyo–kültürel yapısının Suriyeli mültecilerin küçük işletme deneyimlerini nasıl etkilediğidir. Saha çalışması, saha gözlemleri, 30 küçük işletmecinin yanı sıra Hatay’ın ilçelerinde bulunan Esnaf ve Sanatkârlar Odası ile Antakya Ticaret Odası’ndan 4 yetkiliyle yapılan derinlemesine mülakatlardan oluşmaktadır. Bugüne kadar birçok çalışmada elde edilen bulguların, alanın ve ilçelerin yapısını hesaba katmadığı, sadece Suriyeli mültecilerin girişimcilik stratejilerine, özelliklerine, oluşturdukları ve sahip oldukları sermaye türlerine odaklandığı görülmüştür. Bu tür araştırmaların bütünlüklü ve ilişkisel bir araştırma ortaya koyamayıp, girişimcilerin alanla ilişkili olarak karşılaştıkları zorlukları ve bunların üstesinden gelmek için geliştirdikleri stratejileri ve adaptasyon süreci farklılıklarını anlamaktan uzak kaldığı da bir gerçektir. Bu bağlamda Türkiye’deki Suriyeli esnaflar yazınında oluşan kolaycılığa kaçan genellemeci, farklı yerel etkenlere bağlı olarak oluşan dinamikleri, deneyimleri ve “entegrasyon” stratejilerini gözden kaçıran eğilimler bu çalışmada eleştirilmektedir. ABSTRACT IN ENGLISH Syrian Refugees Entrepreneurial Experiences and Spatial Factors in Hatay, Turkey This study aims to contribute to the emerging scholarship on Syrian Refugee entrepreneurship in Turkey by utilising Bourdieusian field theory. The main research question of the paper is as follows: How demographic and socio-cultural structures of different districts of Hatay impact on the experiences of Syrian Refugee entrepreneurship in Hatay, Turkey? The research employs field observations and 34 in-depth interviews with 30 small business owners from Syrian refugees in various trades and 4 key persons from trade associations in the districts of Hatay province such as Samandağ, Defne, Antakya, Kırıkhan and Reyhanlı. The research illustrates those demographic, economic and socio-cultural differences within the districts of Hatay province lead to differentiated entry possibilities, barriers, and strategies for Syrian refugees in small business ownership.
Birleşmiş Milletler verilerine göre mültecilerin ağırlıkla kentsel alanlarda yaşamaktadır. Günümüzde de mültecilerin görece daha insani koşullarda yaşama imkanı bulacaklarına inandıkları küresel kentlere doğru göç ettikleri görülmektedir. Bu çalışma kent mültecileri konusunda şehir planlama pratiklerinin görmezden geldiği mülteci sorununa dikkat çekmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, mültecilerin Hatay’daki koşulları, yerel dinamikler ve bir toplumsal entegrasyon stratejisi olarak mülteci çocuklarının eğitimi konusu ele alınması gerektiği hatırlatılmakta ve bu amaca ulaşmak için gerekli planlama erkinin sorumlulukları tartışmaya açmaktadır. Çalışmanın örnek kenti olarak Hatay ve kentin mekânsal stratejik planlama süreci seçilmiştir.ENGLISH ABSTRACTRefugees and future in Hatay without a planAccording to UN data’s, refugee distribution on world wide shows us most of the refugees are living in urban areas. It can be seen that today refugee’s migrating into the direction of global cities to find better living condition. This paper aims to draw attention to the urban refugee problematic which is overlooked by urban planning practices today in Turkey. For this purpose, conditions of refugees in Hatay, local dynamics and education of refugee children will be evaluated as social integration strategy and needed responsibility of planning authority in order to reach that goal will be discussed. Hatay and it’s spatial strategic planning process has been selected as the case study of this paper.
Construction sector was an engine of last ten year's economic development and this sector has nurtured by rapid urban regeneration processes. In this period, Turkeys last quarter's popular concepts; localization, governance and participation had put on the shelf totally. Therefore, in the last 5 years, urban policy and planning became the most important issues of the central government. Construction facilities put on the agenda directly by central government. Naturally, as Turkey's biggest metropolitan area İstanbul has been the focus of construction agenda. Projects and plans leading spatial development also leads and gives direction to fundamental rights and life styles. Decision-making processes of such urban plans and projects also reflect the way of using participation rights. Experiences from İstanbul, particularly Gezi resistance, give an opportunity for critical evaluation of the participation problematic in our planning process. Civil resistance and disobedience that has been arising from and urban movement has revealed that how the space has been politicized day by day. Urban planning has gone out of controlling mechanism of the planning system and became an intervention tool of the authority for daily life. As an abandoned concept, "participation in planning" constitutes the main theme of this article. ÖZETOn yıllık ekonomik büyümenin lokomotifi rolündeki inşaat sektörünü kentsel dönüşüm süreçleri beslemiştir. Bu süreçte, Türkiye'nin son 25 yıllık gündeminde yer alan; yerelleşme, yöneti-şim ve katılım kavramları henüz başarılı bir ilerleme kaydedemeden tümüyle rafa kalkmıştır. Böylece özellikle son 5 yıl içinde kentsel politika ve planlama giderek ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri olarak doğrudan merkezi hükümetin ilgi odağında yer almıştır. Doğal olarak, inşaat gündeminin odağına da ülkenin en büyük kentsel alanı olan İstanbul yerleştirilmiştir. Mekânsal geliş-meye yön veren proje ve planlar aynı zamanda kentlilerin temel haklarını kullanmalarına ve yaşam biçimlerine de yön verir. Böy-lesi plan ve projelerin karar alma süreçleri ise kentlilerin kendi yaşam alanlarıyla ilgili olarak kentlilik haklarını, bir başka deyişle katılım haklarını nasıl kullandıklarını yansıtır. Planlama kurumumuzdaki katılım sorunsalını eleştirel bir çerçevede düşünmek için İstanbul'daki deneyimler, özellikle Gezi deneyimi önemli fırsatlar sunmaktadır. Kentsel muhalefet hareketinden doğan sivil direniş deneyimi, mekanın giderek ne denli siyasallaştığını ortaya koymuş-tur. Kent planlaması, planlama kurumu içindeki denetim süreçleri-nin dışına çıkarılarak iktidarın gündelik yaşama müdahalesinin bir aracı haline gelmiştir. Bu yaklaşım içinde terk edilen "planlamaya katılım" meselesi bu yazının konusunu oluşturmaktadır. 45Geliş tarihi: 27.11.201327.11. Kabul tarihi: 03.12.2013 İletişim: Erhan Kurtarır. e-posta: erhankurtarir@gmail.com Planlama 2013;23(1):45-51 doi: 10.5505/planlama.2013.58077 ARAŞTIRMA / ARTICLE * Makale, kentsel planlama pratiklerinde katılım mekanizmalarının incelendiği araştırma projesini...
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.