Bu araştırma, iletişim araştırmalarında güçlü bir determinist paradigma olan demografi etkisinin çağdaş dünyada geçerliğini yitirmeye başladığı varsayımını, Bayburt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin iletişim becerileri özelinde test etmektedir. Özellikle sağlıkla ilgili mesleklerde iletişim becerilerinin yoğun olarak kullanılması bu alandaki meslek sahiplerinin iletişim becerilerinin yüksek olmasını gerektirmektedir. Birçok beceri için temel oluşturan iletişim becerileri bireyler tarafından öğrencilik yıllarında daha aktif bir şekilde geliştirilebilmektedir. Öğrencilerin bu yıllarda almış oldukları dersler ile beraber, olaylar karşısında yaşayarak, duyarak ve görerek edinmiş oldukları tecrübeler, iletişimlerini etkili kılabilecek yeteneklerin kazanılmasına imkân sağlamaktadır. Günümüzde icra edilen mesleklerin birçoğu insan ilişkilerinin yoğun olduğu ve iletişime açık ortamlarda gerçekleşmektedir. İletişim teknolojilerindeki yükselişle birlikte sözel iletişim becerilerinin dijital sistemlerle yöndeşmesi, coğrafi ve demografik bağlayıcılığın da sorgulanması gerektiğini açığa vurur. Uzunca bir dönem ‘kader’ olarak tanımlanan coğrafyanın misyonunu modern zamanda üstlenen “demografya”, halâ etkin bir kavrayış odağı olarak iletişim bilim araştırmalarının merkezinde yer alırken artık psikografi ağırlıklı bir anlayışa geçilmesi gerektiği tezi, bu araştırmanın temel dayanağıdır. Yükseköğretimde bir ihtiyaç olan iletişim becerileri tasarımı için gerekli olan altyapı araştırmalarında psikografi temelli düşüncenin daha doğru bir düşünce olacağını tanıtlamak için test gerçekleştirilen anket çalışmasında, demografik bağımsız değişkenler temelinde 7 hipotez sınanmış ve demografyanın genel olarak anlamlı farklılığa neden olmadığı saptanmıştır. Bu sonuç, tarama modelli saha çalışmalarında psikografik tasarıma daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğine dair bir ön tespittir.
Tele-yaşamların ve tele-hakikatin sürdürüldüğü iki bağlam olan realite televizyonculuk ve dizi televizyonculuğu; 'oyun oynamanın' kapitalist birikim rejimi içinde temsil ettiği gerçekliğin imajlarında eş-görünümlü hale gelen bir konsept üzerinden karşılaştırlabilir mi? Gerçeklik, semiyozların aşırı ve çoklu tasarımlarında söylenen bir anlatısal hizada, bir başka hizanın anlatmak istedikleriyle kesişebilir. 'Bütünüyle' gerçek olma iddiasıyla bir dizi oyun oynamaya dayanan ölüm-kalımlı / hayatta kalmalı mücadele deneyimleri içeren Survivor (Sağ Kalan) ile bütünüyle gerçek olduğunu iddia etmeyen ancak aynı konseptte söylemler üreten Squid Game (Kalamar Oyunu), 'oyun oynamanın' doğası üzerine semiyotik dil/söylem çözümlemeleri yapmak ve gücün aparatlarını kavramak için ortak veri setleri barındırırlar. Bu çalışmanın temel gayesi indirgenmiş bir gerçeklik temsilini yeniden düşünmek değildir. Oyunların 'Yandın! Çık!' mantığı ile teleölümlerin sembolik temsili ve toplumsallığın, rollerin, sınıfsal konumların ya da şiddetin dile aktarıldığı çok kipli söylem/gösterge kodlarını yakınsayarak bir kapitalist oyun eleştirisi yapmaktır. Nitekim oyun kültürü, erken çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar çeşitlenen her türünde, sorunlu sembolik rollerin ve ilişkilerin üretildiği bir bağlam olması bakımından önemlidir. Bu çalışmada, sinematografik bir anlatı okuması yapmak niyetiyle Survivor ve Squid Game arasındaki benzeşen ve farklılaşan kurgusal/dramatik gösterge kodları, Esslin'in dramanın semiyozlarını anlamaya yönelik modellemesi çerçevesinde çözümlenecektir. Yöndeşen türler ve kapitalizmin etkileşimli/katılımlı anlatımını teorik bir girişimle eleştiren bu 1 Bu çalışma, 2. Ulusalararası İletişim ve Sanat Sempozyumunda sözlü olarak sunulan ve özeti yayımlanan bildiri çalışmasının kapsam olarak genişletilmiş halidir. This study is an expanded version of the paper presented orally and the abstract of which was published at the ‚2nd International Communication and Art Symposium‛.
Sosyal medyanın katılım kültürünü olağanlaşan tekno-optimist ve tekno-pesimist yaklaşımlar dışında tekno-sanatsal ve tekno-kiç yaklaşımlarla sınamayı deneyen bu çalışma, TikTok'un kendine özgü üretim kültürü ve üreticilerinin medyatik uğraşlarının trans-estetik bir irdelemesini içerir. Düşünsemeli bir bakış açısıyla merkeze alınan trans-estetik, yöndeşen ve her haliyle melezleşen semboller arasındaki zıtlıkların, çelişkilerin ve ayırıcı özelliklerin yitimine işaret ederken; çirkin ile güzel arasındaki nitelik farkının sonuna gelindiğini duyurması bakımından estetik yargılarla, bir diğer ifadeyle sanatın 'göreliliğiyle' ilişkilidir. 'Do it yourself/Kendin yap!' mottosu ile bir tür anti -sanat ve anti-estetik olarak ortaya çıkan fluxus, akış-oluş aksındaki gündelik yaşam bileşenlerinden sanat türetmesi nedeniyle bir sanatsal devrim niteliğindedir. George Maciunas'ın manifestosundaki maddeler çerçevesinde TikTok videolarının transestetik açıdan sanatsal değerle yargılanıp yargılanamayacağı önemli bir sorunsaldır. Çünkü eleştirmenler tarafından realite televizyonculuğuna yüklenen 'çöplük kültürü' sıfatı ya da zevksizliği nitelemekte kullanılan 'kiç kültür' yakıştırmaları ile transestetik olarak fluxus sanatının temel tezleri arasında fark ortaya koyabilmek, TikTok'un teorik çerçevelenişine yardım eder. Maciunas'ın sanata dair tezleri ile kiç kültürünün gösterenleri arasında bir fark arayışı olan bu çalışma, TikTok'un trans-estetik yönden bir sanat oluşunun ya da olamayışının imkanlarını teorik açıdan sorgulayacaktır. TikTok'un 'popüler kültürünü' sanat ve anti-sanat zıtlığını ortadan kaldıran bir trans-estetik bakışla desenlemek, çeşitli uzlaşmalar ve çatışmalar üzerine yeni bir şeyler söylemek için fırsattır.
Discussing Turkey's cultural diplomacy devices around some popular culture content determines the tendencies of researchers and communication professionals. Cultural diplomacy relations, shaped as a field of ideological struggle and competition for reputation, also become the catalyst forces of a history of representation in which nations are staged as brand value in an age where fluid cultures converge. Although the idea of marketability of culture attracts the production movements of the cultural industries concept and critical theory, it is seen that the market created by cultural diplomacy has a unique industrial value. This study aims to discuss alternative trends for Turkey's cultural diplomacy activities that are reduced to some devices and are likely to enter a vicious circle, and to build the initial interest required to integrate these trends into an integrated marketing tool for controlled image actions. Because all the moves of the culture industries require trans-media narrative synergy as part of an integrated marketing strategy. In this context, Autonomous Sensory Meridian Response (ASMR), which is discussed as a cultural diplomacy device, is important because it is a new type of stimulative/triggering narrative style that causes relief due to the tingling sensation in the listener/watcher. In this study, new possibilities for nation branding will be discussed by making a theoretical reading on the communication power of ASMR in the cultural diplomacy dimension.
İşletmeler halkla ilişkiler faaliyetleriyle olumlu marka imajı oluşturarak tüketicilerin tercih, davranış ve tutumlarını etkileyebilirler. Bu nedenle ağızdan ağıza iletişim (WOM) günümüzde işletmeler tarafından sıklıkla kullanılan bir stratejidir. Ancak literatürde WOM’u etkileyen faktörleri belirlemeye yönelik çok fazla çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, tüketicilerin halkla ilişkiler algısı ile pozitif WOM arasındaki ilişki ve bu ilişkide marka imajının aracılık rolünü incelemektir. Bu amaçla Türkiye’deki iki farklı üniversitedeki öğrencilerden anket yoluyla veriler toplanmıştır (n=582). Analizler sonucunda halkla ilişkiler algısı ile marka imajı ve pozitif WOM arasında pozitif bir ilişki olduğu ve marka imajı ile pozitif WOM arasında da pozitif ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Aynı zamanda marka imajının halkla ilişkiler algısı ve pozitif WOM arasındaki ilişkide aracılık rolü bulunmaktadır. Araştırma sonuçlarının pazarlama uygulayıcıları tarafından sektörde kullanılması pratikte de önemli katkılar sağlayacaktır. İşletmeler halkla ilişkiler faaliyetleriyle daha az maliyetli tanıtım çalışmaları yaparak daha fazla tanınırlık veya bağlılık oluşturabilir. İşletmeler halkla ilişkiler faaliyetleri aracılığıyla müşterilerle duygusal bağ kurarak müşterilerin gözünde markalarının imajını daha olumlu hale getirebilir. Bu nedenle işletmelerin olumlu marka imajı oluşturmak ve tüketicilerin marka hakkında olumlu bilgi paylaşımını sağlamak için halkla ilişkiler çalışmalarına önem vermesi gerekmektedi
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.