Bu çalışma, özel gereksinimi olan çocukların ailelerinde umutsuzluk düzeyinin saptanması, umutsuzluk ile ilgili olduğu düşünülen bazı değişkenlerin incelenmesi ve umutsuzluk ile depresyon arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacı ile yapılmıştır. Çalışma, Sakarya ilindeki özel eğitim kurumlarında eğitim gören özel gereksinimi olan çocukların ebeveynleri üzerinde yapılmıştır. Çalışma süresince Sakarya ilindeki özel eğitim kurumlarına müracaat eden ve çalışmaya katılmayı kabul eden toplam 109 aile çalışma grubunu oluşturdu. Çalışmanın amacına uygun olarak hazırlanmış görüşme formu, Beck Depresyon ve Umutsuzluk Ölçekleri gözlem altında aileler tarafından dolduruldu. Bu çalışmada depresyon şüphesi sıklığı %36.7 olarak saptanmıştır. Depresyon Ölçeğinden alınan puanlar ile Umutsuzluk Ölçeğinden alınan puanlar arasında pozitif yönde bir ilişki saptanmıştır (r=0.451; p=0.000). Özel gereksinimi olan çocukların ailelerinde umutsuzluk önemli bir ruh sağlığı sorunudur. Umutsuzlukla ilişkili değiştirilebilir olduğu bilinen faktörlerle ilgili olarak çözümler bulunması için daha kapsamlı çalışmalar yapılması, depresyon şüphesi olanların saptanması için koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması yararlı olacaktır.
Çalışanların kişilik özelliklerini bilmek, mesleklerinde sergilemiş oldukları performansı tespit etmeye yardımcı olabilmektedir. Bu çalışmada hemşirelerin kişilik özellikleri ile bireysel performans standartları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tiptedir. Araştırmanın örneklemini araştırmaya katılmayı kabul eden 171 hemşire oluşturmuştur. Görüşme Formu, Eysenck Kişilik Anketi-Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu (EKA-GGK) ve Hemşirelik İş Yaşamı Kalitesi Ölçeği kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, en küçük ve en büyük olarak verilmiştir. Non parametrik karşılaştırmalarda Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık değeri p < 0.05 kabul edilmiştir.Bulgular:İş/ çalışma ortamı ve nörotisizm alt boyutları arasında anlamlı negatif yönde ve zayıf korelasyon bulunmuştur (p=0,05, r=-0,145). Destek hizmetler ile psikotisizm alt boyutları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif yönde zayıf ilişki olduğu görülmüştür(p=0,01,r= -0,187).Sonuç: Bu araştırma, kişilik özellikleri ve iş performansının birbirlerinden etkilendiğini göstermiştir.Anahtar kelimeler: Kişilik, hemşirelik, iş performansı.Objective: Knowing the personality traits of employees can help to determine their performances. In this study, it was aimed to examine the relationship between personality traits and individual performance standards of nurses.Methods: : The study was a descriptive research. The sample size of the study consisted of 171 nurses who agreed to participate to the research. Eysenck Personality Questionnaire Revised/Abbreviated Form (EPQR-A), Quality of Nursing Work Life Scale and Interview form were used. Descriptive statistics were given as mean, standard deviation, frequency, percentage, minimum and maximum. Non parametric comparisons were made by Mann Whitney U test and Kruskal Wallis test. Values of p < 0.05 were considered statistically significant.Results: It was found statistically significant negative and weak correlations between work/working environment and neuroticism sub-dimensions (p=0,05, r= -0,145). There was negative and weak correlation between support services and psychotics sub-dimensions (p=0,01, r= -0,187).Conclusions: : This research has shown that personality traits and job performance are affected by each other.
Amaç: Ruhsal bozukluğu olan hasta ile yaşama ve onun bakımını sağlama baş edilmesi güç bir durumdur. Çalışmada psikiyatrik tedavi alan hastaların yakınlarının, psikolojik dayanma güçleri ile öfke ve öfke ifade tarzlarının, sosyo-demografik değişkenler ve şiddete maruz kalma gibi yaşam olayları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metot: Araştırma, 13 Şubat- 3 Nisan 2017 tarihleri arasında, bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinin psikiyatri kliniklerinde (Kadın, Erkek Psikiyatri Klinikleri) yatarak veya ayaktan tedavi gören 200 hastanın bakımı ve izleminde sorumluluk alan yakınlarının katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Kendini Toparlama Gücü Ölçeği (KTG) ve Sürekli Öfke ve Öfke İfade Ölçeği (SÖÖTÖ) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Erkeklerin kadınlara göre öfke dışa vurum puanlarının anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Daha önce şiddete maruz kalanların, kalmayanlara göre KTG ve öfke kontrol puan ortalamaları daha düşük ve sürekli öfke, öfke dışa vurum, öfke içe vurum puan ortalamaları daha yüksektir. KTG ile öfke kontrol puanları arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Araştırma sonuçları, psikiyatrik bozukluğu olan hastaların yakınlarında cinsiyetin ve daha önce şiddete maruz kalmanın, sonraki dönemlerde öfke kontrolü, zorluklar karşısında baş edebilme ve kişinin öfkesini ifade ediş biçimi üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca kendini toparlama güçleri yüksek olan bireylerin öfke kontrolünün de yüksek olduğu söylenebilir.
tarihleri arasında, şizofreni tanısıyla başvuran ve tedavi edilen toplam 101 hastanın yakınına, Ruhsal Hastalıklarda Tutum projesi için geliştirilen anket formu (PAREM) uygulanarak gerçekleştirilmiştir. Şizofreni olgusu tanımlanarak verildiğinde, hasta yakınlarının %99'u ruhsal bir hastalık olduğunu ifade etmiştir. Şizofrenin etiyolojisi sorgulandığında %73.3' ü sosyal sorunların, %71.3' ü ise kişilik zayıflığının şizofreniye yol açtığını belirtti. Hasta yakınlarının büyük çoğunluğu (%83.2) şizofreninin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu düşünmekteydi. Sosyal mesafe ile ilgili sorular incelendiğinde %83.2' si şizofrenlerin saldırgan olduğunu, %79.2' si şizofren bir kişiyle evlenmeyeceğini, %63.4'ü de evini bir şizofrene kiraya vermeyeceğini ifade etmişlerdir. Yaş ve eğitim düzeyi ile sadece şizofreniyi tanıma alt boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p<0.05). Araştırma sonucunda, hasta yakınlarının şizofreniye karşı tutumlarının, eğitim düzeyi ve yaş ile ilişkili olarak değişebileceği belirlenmiştir. Olguların, şizofreniyi akıl hastalığı olarak bildikleri, etiyolojisi konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları, ancak tedavisinde tıbbi yöntemlerin kullanılmasını tercih ettikleri bulunmuştur.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.