Kart sahibine peşin para ödemeden bir mal satın almayı veya bir hizmetten faydalanmayı sağlayan kredi kartları, modern bir ödeme aracı olarak tercih edilmektedir. Günümüzde paranın tedavül hızından ve kötü kullanımından dolayı kirlenmesi, yıpranması ve değer kaybetmesi gibi nedenlerinden dolayı kredi kartları yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Kredi kartları daha çok maddi imkânları kısıtlı olan kişilerin alım güçlerini desteklemek, varlıkları yerinde olan kişilerin de güvenliklerini sağlamak için kullanılan bir araçtır. Kredi kartıyla gerçekleştirilen işlemler, tüketicilerin ödeme ve borçlanma imkânlarının artmasına, zorunlu olarak elde tutulan para miktarının azalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda kredi kartı kullanımı paranın dolaşım hızının dengelenmesine ve toplam talebin canlı tutulmasına yardımcı olmaktadır. Öte yandan, kredi kartlarının olumlu işlevleri, tüketicilerin içine düştüğü borç döngüsü karşısında, göreceli olarak önemini yitirebilir. Bu makalede kredi kartlarına getirilen taksit sınırlandırılmasının tüketim toplumu içindeki harcama düzeylerine etkisi analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Gümüşhane-Trabzon-Bayburt illerinde uygulanan anket formlarından 390'ı geçerli sayılmıştır. Bu bağlamda, anket formları SPSS paket programında değerlendirilerek frekans dağılımları çıkarılmış ve %95 güven aralığında güvenilirlik testleri yapılmıştır. Daha sonra çapraz tablolara Pearson Chi-Square (Kikare) testi uygulanarak anlamlılık düzeylerine bakılmıştır. Bulgular, kredi kartlarına getirilen sınırlandırmaların, tüketicilerin hane halkı geçimini sağlamak için
İngiliz Kültürel Çalışmalar ekolünün işaret ettiği üzere, kitle iletişim araçları çeşitli kodlar, imgeler ve temsiller aracılığıyla başkaları hakkındaki dünya algımızı inşa etmektedir. Özellikle, ülkelerin yabancı temsilleri konusunda nasıl farklılaştığının sorgulanması, inşa edilen temsilin ilgili toplumdaki izdüşümlerinin anlaşılması adına önemlidir. Günümüz kültürel ve politik alanında "yabancı" olarak kavramsallaştırılan Suriyeli sığınmacıların Türkiye'deki ve Almanya'daki ana akım basında nasıl temsil edildiği bu çalışmanın problemini oluşturmaktadır. Problemin çerçevesinden hareketle bu çalışmanın kuramsal temeli, İngiliz Kültürel Çalışmaları ekolünün kimlik temsili ve söylem üzerine ortaya koyduğu yaklaşımlar ve tespitlerdir. Bu anlamda çalışmada, Suriyeli sığınmacıların iki ülke basınındaki temsilleri ile ülkelerin mülteci politikaları arasındaki ilişkinin neler olduğunun çözümlenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda, Türkiye'den Hürriyet ve Almanya'dan Süddeutsche Zeitung (SZ) gazetelerinde Suriyeli sığınmacıların temsilleri, T.A. van Dijk'ın eleştirel söylem çözümlemesi modeli ile incelenmiştir. Çözümleme sonucunda, haberlerde kimliklerin stereotipler ve tekillikler üzerinden sunulması nedeniyle bağlam eksikliği olduğu ve bu anlamda haberlerin ülkelerdeki bürokratik eylemleri meşru kılmaya bir işlev gördüğü tespit edilmiştir.
Bu çalışma açısından belirleyici olan literatür taraması, on yedinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla dek geçen sürede, kamusal mekânlardaki okuyucunun gazete içeriklerini dönüştürme becerisini, özellikle Britanya'dan verilen örneklerle betimlemektedir. Bu bağlamda okurluk kavramı, erken dönem gazeteciliğe ilişkin alan yazınını Jürgen Habermas'ın kamusal alan kavramsallaştırmasıyla biraraya getirmenin anahtarı kabul edilmiştir. Medya okuryazarlığının burjuva kamusallığı içindeki tarihsel arkaplanını günümüz toplumlarının sorunları açısından anlamlı kılan ise, Habermas'ın daha geç dönemli bir çalışması olan İletişimsel Eylem Kuramıdır. Burjuva medya okuryazarlığının aydınlanma sürecindeki yükselişi ve sanayi kapitalizmi sonrasındaki düşüşü, yaşam-dünyası ve sistem ikiliği ekseninde açıklanabilir. Avrupa kentlerinde yaşayan tacir-zanaatkâr sınıfın dünya algısının bir formu olarak Batılı modernliğin doğuşu ve ideallerinden uzaklaşması da aynı eksende deneyimlenmiştir. Nitel yöntemler ve betimleyici sosyal bilim anlayışı bağlamında, bu çalışma toplumsal bir olgunun tarihsel örnekler üzerinden anlaşılması ve günümüzdeki varoluş koşullarının irdelenmesi amacına dönüktür. Literatür temelinde sunulan değerlendirme ise, medya okuryazarlığını dönemsel yaklaşımlar yerine farklı zamanlarda ve farklı coğrafyalarda geçerli olacak genel bir kuramsal çerçeveye oturtmanın mümkün olduğunu savunmaktadır. Böylece, burjuva medya okuryazarlığı, önceden verili eğitim programları olmaksızın kamusal alanda kendiliğinden doğan eleştirel medya okuryazarlığı yetkinliklerinin ifadesidir. Medya okuryazarlığının ve bağlı kavramların söz konusu yetkinlikler temelinde tanımlanması kuramsal çerçevenin ve genel geçerli eğitim programlarının geliştirilmesine yardımcı kabul edilebilir. Eğitim ortamında uygulanmanın ötesinde, bireylerin günlük iletişim pratiklerine taşıyacağı yetkinlikler ise modernleşmenin yeniden yapılandırılması yönünde potansiyel taşımaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.