Hemşirelik eğitiminde öğrencilerin hemşireliğe ilişkin bilgi, beceri, tutum, mesleki değerler ve etik ilkeleri içselleştirmesi beklenmektedir. Bu tanımlayıcı çalışma, intörn hemşirelerin mesleki değerlerinin ve etik duyarlılıklarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu çalışma, bir Sağlık Bilimleri Fakültesi hemşirelik son sınıf öğrencileri (n=139) ile gerçekleştirilmiştir. Etik kurul, kurum izni ve bireysel onam alınan bu çalışmada veriler; anket formu, Hemşirelerin Mesleki Değerleri Ölçeği ve Byrd'nin Hemşirelere Yönelik Etik Duyarlılık Testi ile toplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin %84.9'unun kız olduğu, %56.8'inin hemşirelik bölümünü isteyerek seçtiği, %55.4'ünün mezuniyet sonrası iş bulma imkanı daha fazla olduğu için hemşirelik mesleğini tercih ettiği belirlenmiştir. Öğrencilerin %69.8'inin etik duyarlılıkları orta düzeyde bulunmuş olup, mesleğini seven öğrencilerin etik duyarlılıklarının daha iyi olduğu saptanmıştır (p<0.05). Ayrıca kız öğrencilerin, hemşirelik mesleğine isteyerek seçenlerin, hemşirelik mesleğini seven ve mesleğini değiştirmek istemeyen öğrencilerin mesleki değerlerinin daha iyi olduğu belirlenmiştir (p>0.05). Sonuç: Çalışmada öğrencilerin cinsiyetinin, mesleği sevme ve mesleği isteyerek tercih etme durumlarının etik duyarlılık düzeyleri ve mesleki değerleri üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Hemşirelik eğitiminde öğrencilerin mesleki değerleri ve etik duyarlılıklarının geliştirilmesine yönelik yapılacak faaliyetler ve eğitim müfredatı düzenlemeleri hemşirelik mesleğinin gelişimi açısından önemlidir.
Amaç: Bu araştırma Serebral Palsili (SP) çocukların anne ve babalarına aynı anda ulaşarak bakım yüklerini karşılaştırmak amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu araştırma 01.01.2018- 01.04.2019 tarihleri arasında bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Çocuk kliniğinde yatarak tedavi gören SP’li çocukların anne ve babalarına aynı anda ulaşarak toplam 190 ebeveyn (85 anne, 85 baba) ile yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanan “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve “Bakım Verme Yükü Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde ortalama, standart sapma, çoklu doğrusal regresyon ve korelasyon analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Annelerin %58.9’unun bakım yüklerinin ağır olduğu, babaların %80’inin ise bakım yüklerinin hafif düzeyde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca annelerin bakım yükünün babaların bakım yükünden istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazla olduğu belirlenmiştir (p≤0.000). Annelerin bakım yükü ile babaların bakım yükleri arasında pozitif yönlü zayıf bir korelasyon olduğu belirlenmiştir (p=0.042). Sonuç: SP’li çocukların anne ve babalarının bakım yüklerinin karşılaştırıldığı bu çalışmada annelerin büyük çoğunluğunun bakım yüklerinin ağır olduğu ve annelerin bakım yüklerinin babaların bakım yüklerinden daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Aim: This study aims to translate the Child Food Rejection Scale into the Turkish version and then test its validity and reliability in parents. Methods: This study was carried out methodologically, cross-sectionally with 111 parents between February and March 2020. First of all, the language validity of the scale, then validity and reliability analyzes were made. Content validity for validity study, explanatory factor analysis and confirmatory factor analysis methods were used. Internal consistency analysis and test-retest method were used for reliability evaluation. Results: The mean age of the parents was determined as 33.76 ± 5.40. The mean age of the children is 4.31 ± 3.04, half of them are girls. It was determined that the scale has 9 items and two subcomponents likert scale. The measurement tool explains 63% of the total variance. Goodness-offit indices were found to be 0.92 by confirmatory factor analysis. The Cronbach alpha coefficient of the scale is 0.87. Conclusion:The Child Food Rejection Scale for children is a valid and reliable measurement tool for the Turkish sample.
This study was planned as a descriptive study in order to research the digital game addiction, social anxiety, and alexithymia levels of adolescents. This research was conducted with 626 adolescents in the age group of 12-15 years. The data were collected using Descriptive Characteristics Form, DGAS-7 (Digital Game Addiction Scale), SAS-A (Social Anxiety Scale for Adolescents), AQC (Alexithymia Questionnaire for Children). It can be asserted in accordance with the data that digital game addiction level was high in the adolescents who were male, played strategy games, and used internet for more than three hours a day. The adolescents, who were aged between 14-15 years and had high socio-economic level, smartphone, internet in their smartphones, and no health problem, experienced more social anxiety and the adolescents, who had low socio-economic level, a high year-end success score, and health problems, showed more alexithymic personality characteristics.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.