No abstract

The aim of this study was to compare the diagnostic performance of clinical visual examination (ICDAS II), digital periapical radiography (PR), near infrared light transillumination (NIR-LT), and laser fluorescence (LF) to microcomputed tomography (Micro-CT) which is the reference standard for the detection of non-cavitated occlusal enamel and dentin caries in third molar teeth. Potential participants were consecutively recruited. In this prospective study, 101 third molars of 101 patients were examined; the molars had non-cavitated occlusal caries which required extraction. ICDAS II, PR, NIR-LT and LF examinations were carried out by two blinded examiners. Reference standard was determined by micro-CT imaging seven days after extraction. Accuracy rate, sensitivity, specificity, predictive values and areas under receiver operating characteristic (ROC) curves (Az) were statistically analyzed. Nonparametric variables were subjected to the Kruskal–Wallis Test. Significance level was set as p < 0.05. NIR-LT had the highest sensitivity (99.67–99.67%) and accuracy (78.22–77.23%) for the determination of occlusal enamel caries according to examiners 1 and 2, respectively. LF method had the highest sensitivity (70.83–54.17%) and accuracy (66.34–59.41%) for determining occlusal dentin caries according to examiners 1 and 2, respectively. The ROC curve (Az) value ranged between 0.524 and 0.726 for the different methods tested. Most effective methods for the diagnosis of occlusal enamel and dentin caries were determined to be NIR-LT and LF pen methods, respectively. The present prospective clinical study showed that NIR-LT and LF-Pen were a reliable modality for the detection of occlusal enamel and dentin caries without ionizing radiation.

Amaç: Maksillofasiyal konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinde karşılaşılan rastlantısal bulguların yerini, tipini ve sıklığını geriye dönük olarak incelemektir. Gereç ve yöntem: Çalışmada, 2018-2021 yılları arasında sadece implant planlaması amacıyla alınmış konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri geriye dönük olarak rastlantısal bulgu varlığı açısından değerlendirilmiştir. Görüntüler, iki deneyimli dentomaksillofasiyal radyolog tarafından geriye dönük olarak incelenmiştir. Rastlantısal bulgular bulundukları bölgeye göre; hava yolu bulguları, gömülü diş-kök varlığı, temporomandibular eklem bulguları, endodontik lezyonlar, osteoskleroz ve yumuşak doku kalsifikasyonları olarak sınıflandırılmıştır. Bulgular: Çalışmada 109’u erkek 91’i kadın olan toplam 200 hastanın (yaş ortalaması 50,54 (36-68)) konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri incelendi. Rastlantısal bulguların dağılımı açısından cinsiyetler arasında anlamlı fark bulunamadı (p=0,857). Yaş ile rastlantısal bulguların gözlenmesi arasında korelasyon yoktu (p=0,525). Rastlantısal bulguların en çok görüldüğü bölge hava yolu olup ardından sırasıyla, gömülü diş ve artık kökler, TME bulguları, endodontik lezyon, osteoskleroz ve yumuşak doku kalsifikasyonları gelmektedir. Sonuç: Çalışmada değerlendirilen görüntülerin %88’inde rastlantısal bulgu gözlenmiş olup çalışmadaki hasta başına düşen rastlantısal bulgu sayısı 1,16 dır. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerini değerlendiren dentomaksillofasiyal radyolog veya hekimlerin, tomografi istek endikasyonuna bağlı kalmaksızın görüntü alanına giren tüm yapıları detaylı olarak değerlendirmesi, takip/tedavi gerektirebilecek durumların teşhisi ve hastanın yönlendirilmesi açısından son derece önemlidir.