Türkiye'de imalat sanayi, Cumhuriyet'in ilanından sonra hızla gelişmeye başlamıştır. Fakat küresel anlamda Türk imalat sanayinin rekabet gücü zayıf kalmaktadır. İmalat sanayi içerisinde yüksek teknolojili ürünlerin payının çok düşük kalması, sektörün gelişimini ve rekabet şansını azaltmaktadır. Bu çalışmada 1923-2018 dönemleri arasında sanayi sektörünün gelişimi incelenmiştir. Çalışmada özellikle 2003-2018 yılları arasında imalat sanayinin teknolojik yapısında meydana gelen değişmeler üzerinde durulmuştur. Çalışmada kullanılan veriler Dünya Bankası, TUİK ve TCMB veri dağıtım sisteminden elde edilmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Türkiye'de imalat sanayi üretimi daha çok düşük ve orta düşük teknolojiye dayanmaktadır. Türkiye'de, 2017 yılında İmalat sanayi ihracatı içerisinde yüksek teknolojili ürünlerin payı sadece %3,8 iken, yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ithalatı içerisindeki payı %15 civarındadır. Son 17 yılda imalat sanayi üretiminde yüksek teknolojili üretimin payı giderek azalmaktadır. Ayrıca imalat sanayinin fiyatlama yapısı incelendiğinde imalat sanayinde en büyük maliyet kaleminin ara girdi ithalatı olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, Türkiye'de imalat sanayinin ithalata bağımlılığı çok yüksektir.

Birçok uluslararası değerlendirmeye göre dünyanın yükselen ekonomileri olarak gösterilen BRICS ülkelerine (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) Türkiye de eklenerek BRICS-T grubu oluşturulmuştur. Bu grubun 2000'li yıllardan sonra dünya ticaretinde ve ekonomisinde önemi gittikçe artmaya başlamıştır. Bu bağlamda, döviz kurları ile dış ticaret arasındaki ilişki BRICS-T ülkeleri için her geçen gün önem arz etmeye başlamıştır. Bu çalışmada, döviz kurlarının ticari dışa açıklık üzerine etkisi, BRICS-T ülkeleri için 1996-2017 dönemi yıllık veriler kullanılarak panel ARDL yöntemiyle analiz edilmiştir. Serilerin durağanlığı ADF ve PP panel birim kök testleriyle, nedensellik ilişkisi Dumitrescu ve Hurlin (2012) testiyle, eşbütünleşme ilişkisi panel ARDL-PMG yaklaşımıyla tahmin edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, döviz kurundan ticari dışa açıklığa doğru ve döviz kurundan enflasyona doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi varken, enflasyondan ticari dışa açıklığa doğru çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Ayrıca uzun dönemde, enflasyondaki %1'lik artışın ticari dışa açıklığı %1,26 oranında arttırdığı gözlemlenmiştir.

The devastating effects of climate change are undeniable and have grown more alarming over the past ten years. Most recently, eight weeks of heavy rain and flash flooding in Pakistan caused a disaster that affected over 33 million people. The World Health Organization (WHO) warns about serious public health hazards confronting the affected communities, including the possibility of further spreading water- and vector-borne diseases, including malaria and dengue fever. Pakistan's districts are still negatively impacted by heavy monsoon rains and unprecedented levels of flooding. This chapter aims to highlight the policies that local governments should adopt to deal with health issues raised by the flood. Furthermore, this chapter also recommends policies related to logistics and transportation which overcome health issues.

Urbanization is a complex and multifaceted process that positively and negatively impacts society and the environment. To promote sustainable and inclusive urban development, it is essential to adopt a holistic and interdisciplinary approach that takes into account social, economic, and environmental factors, as well as the needs and perspectives of local communities and stakeholders. By adopting sustainable real estate practices, Pakistan can create a more sustainable and prosperous future for all its citizens. Likewise, real estate firms that aim to promote environmental, social, and economic sustainability in their operations should consider adopting a sustainable marketing approach. Real estate organizations may contribute to a more sustainable future while also benefiting their business by integrating sustainable practices into all facets of their operations and promoting sustainability to their clients and stakeholders. Sustainable marketing gives real estate companies a competitive edge and long-term profitability in addition to helping to safeguard the environment and society.

After the 1994 and 2001 crises, Turkey abandoned the fixed exchange rate regime and switched to the floating exchange rate regime. However, Turkey's vulnerability to exchange rate fluctuations has increased due to the limited reserves of the central bank, high external debt and increasing current account deficit. Therefore, Turkey has been exposed to new speculative exchange rate shocks between 2018-2021. Exchange rate shocks deteriorated the macroeconomic balances. As P. Krugman has stated, a money-debt crisis has occurred in Turkey due to exchange rate fluctuations. In this study, the exchange rate shocks experienced in Turkey were examined within the framework of New Generation Crisis Theories. For this purpose, exchange rate shocks in 1994, 2001 and 2018-2021 periods were compared. According to the results of the study, exchange rate shocks have similar characteristics in Turkey. At the same time, the exchange rate shocks experienced by Turkey are similar to the 1998 Asian Crisis. Three exchange rate shocks negatively affected macroeconomic variables such as interest rates, inflation, economic growth and foreign debt.