ÖzetPazarlamanın post modern döneme geçişiyle birlikte pazarlamada yeni kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu kavramlardan birisi de unutulmuş ürünleri, markaları yeniden canlandırmayı amaçlayan, eski ve yeninin doğru bir şekilde birleştirilmesini sağlayan retro pazarlamadır. Retro pazarlamada ürünlerin veya hizmetlerin nostaljik yapıda piyasaya sunulması hedeflenir. Retro ürünler geçmişte yaşanan bir anıyı, olayı veya bir nesneyi hatırlatan ürünler olduğundan tüketiciye haz vermektedir. Bu nedenle firmalar marka kimliği ve marka imajı oluştururken tüketiciye daha çok haz vermeyi amaçlayarak, tüketicilerin geçmişteki özlemlerine hitap etmeye çalışırlar. Bu araştırmanın amacı retro pazarlama hedefiyle oluşturulan marka imajı ve marka kimliğinin tüketicilerin gözünden araştırılması ve tüketicilerin gözünden nostalji ve marka ilişkisinin incelenmesidir. Anahtar Kelimeler: Retro pazarlama, Nostalji, Marka İmajı, Marka Kimliği. AbstractAlong with the postmodern transition of marketing, new concepts have emerged in marketing. One of these concepts is the retro marketing, which aims to revitalize forgotten products, brands, and combine old and new. Retro marketing aims to present products or services to the market in a nostalgic structure. Retro products delight consumers as there are products that remind of an anime, an event, or an object that lived in the past. For this reason, companies try to appeal to consumers' aspirations of the past by aiming to give consumers more pleasure while creating brand identity and brand image. The purpose of this research is to investigate the brand image and brand identity created with the aim of retro marketing and examine the nostalgia and brand relation in the eyes of consumers. Keywords: Retro Marketing, Nostalgia, Brand Image, Brand Identity GirişPost modern pazarlama anlayışının esası, tüketicilerin zevk ve isteklerine yönelik ürünler üretmek ve müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Müşteri memnuniyetini sağlayarak, müşteri bağlılığı yaratmanın en etkili yolu ise müşteriyi mutlu etmekten geçmektedir. Bu nedenle markalar stratejik yollarla tüketicilerin duygularına hitap etmeye çalışırlar. Bunu yaparken bazı markalar nostalji temelli bir marka imajı ve nostalji içerikli marka kimliği oluşturmaya çalışır. Bu yapılan çalışmalar retro pazarlamanın temelini oluşturur. Firmalar nostalji temelli marka imajı oluştururken tüketicilerin olumlu hatıralarına vurgu yapma çalışır. İnsanlar yaşamın getirdiği zorluklar içerisinde geçmişteki güzel anılarını anımsayarak mutlu olmak ister. Bu anımsamalar bir döneme, bir olaya, bir şarkıya veya bir ürüne yönelik olabilir (Alpat, 2010, s. 16). Örneğin ürün reklamında Yeşilçam müziği ve Yeşilçam esintileri kullanılarak, tüketicilerin gençlik yıllarına dokunmaya ve marka hakkında olumlu izlenimler bırakılmaya çalışılır. Marka imajı oluşturulurken markanın geçmiş zenginlikleri, kültürel değerleri büyük rol oynamaktadır. Bir markanın piyasaya çıktığı ilk günden beri aynı marka ismini, aynı marka amblemini, aynı reklam stratejisini kullanması retro mar...
İşletmelerin hedeflerine sistematik bir şekilde ulaşabilmesi için tüm işletme fonksiyonlarının özellikle de işletmenin mali dili olan muhasebe ve dış dünyaya açılan penceresi olan pazarlama fonksiyonlarının faaliyetlerini etkin ve verimli bir biçimde yerine getirmesi gerekmektedir. Bu da söz konusu departmanlarda çalışan personellerin iş performansına bağlıdır. Günümüzde çalışanlar çok yoğun bir iş stresi ile karşı karşıyadır ve iş stresi iş performansını etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı muhasebe ve pazarlama departmanı personellerinin yaşadıkları iş stresinin iş performanslarına etkisini tüm boyutlarıyla incelemektir.Yöntem -Araştırma kapsamında Gaziantep 1. Organize Sanayi Bölgesi' indeki işletmelerde muhasebe ve pazarlama departmanlarında çalışan 251 personele e-posta yoluyla anket uygulanmış ve 155 katılımcıdan elde edilen veriler, nicel verilerin incelenmesine olanak sağlayan "SPSS 25.0 ve AMOS 24.0" programları aracılığıyla analiz edilmiştir.Bulgular -Araştırma sonuçlarına göre algılanan stresin iş performansının bir yordayıcısı olduğu ve aynı zamanda algılanan stresin baş etme boyutu ile iş performansı arasında orta düzeyde ve pozitif yönlü bir ilişki olduğu görülürken, algılanan stresin stres boyutu ile iş performansı arasında bir ilişki olmadığı tespit edilmiştir. Katılımcıların algıladıkları stres düzeyleri ve iş performansları demografik değişkenler açısından incelendiğinde; algılanan stres düzeyi ve iş performansı ile cinsiyet, medeni durum ve çalıştığı bölüm arasında anlamlı bir farklılık görülemezken, stres düzeyi ve yaş, iş performansı ve eğitim durumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.Tartışma -İş stresinin iş performansına etkisi üzerine yapılan çalışmalar bu etkinin nötr, olumlu, olumsuz veya ∩ (ters u) şeklinde gerçekleşebileceğini göstermektedir. Bu çalışmada muhasebe ve pazarlama departmanlarında çalışanların iş stresinin iş performansına olumlu etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum iş stresinin, iş performansını her zaman olumsuz yönde değil, zaman zaman olumlu yönde de etkilediği sonucunu desteklemektedir. İşletmelerin iş stresini yok saymak yerine, strese yol açan faktörlere ve koşullara odaklanması, yaşanılan stresin yüksek performans ve verimliliğe dönüşebilmesi için başarılı bir yönetim stratejisi sergilemeleri gerekmektedir.
Muhasebe meslek mensupları mesleki faaliyetlerini icra ederken birçok taleple karşılaşmakta ve insanlarla yüz yüze çalışmaktadır. Ayrıca yasal bildirimlerle ilgili son tarihlere uyulması zorunluluğu, yapılan muhasebe işlemleriyle ilgili hata toleransı bulunmaması, muhasebe kayıtlarının ve uygulamalarının çok yoğun bir dikkatle sürdürülmesi gerekliliği gibi muhasebe mesleğinin doğasından kaynaklanan özellikler meslek mensuplarında tükenmişliğe yol açabilir. Bireylerin zor bir durumla karşılaştığında bu durumla mücadelede içindeki güce inanama durumu olarak ifade edilen psikolojik sermayenin muhasebe meslek mensuplarının tükenmişlikle mücadelesinde katkısı olacağı düşünülmektedir. Bu araştırma muhasebe meslek mensuplarında psikolojik sermayenin tükenmişliğe etkisini ölçmek üzere gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Balıkesir Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odasına kayıtlı 408 meslek mensubundan anket yöntemi ile veri toplanmıştır. Araştırma verileri SPSS 23 programı ile analiz edilmiştir. Araştırma analizleri sonucunda, psikolojik sermayenin tüm boyutlarının duygusal tükenme üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı, psikolojik sermayenin umut boyutunun duyarsızlaşma üzerinde anlamlı ve negatif bir etkisinin olduğu, psikolojik sermayenin psikolojik dayanıklılık, umut ve özyeterlilik boyutlarının ise kişisel başarı hissi üzerinde anlamlı ve pozitif bir etkisi olduğu saptanmıştır. Ayrıca kişisel başarı hissindeki değişimin %86.2’si psikolojik dayanıklılık, umut ve özyeterlilik tarafından açıklanmaktadır.
Denetim kalitesini azaltan davranışlar denetim kanıtların toplanmasının kalitesini veya kapsamını azaltmak suretiyle denetimin kalitesininin bozulmasına sebep olan bir işlevsiz denetim davranışı türüdür. Bu davranışlar kullanıcıların finansal tablolara olan güveninin azalmasına sebep olur. Bu çalışmada Türkiye'deki bağımsız denetçilerin denetim kalitesini azaltan davranışlarda bulunma düzeylerini tespit etmek ve demografik özelliklerine göre denetim kalitesini azaltan davranışlarının bir farklılık gösterip göstermediği belirlemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda Türkiye Kamu Gözetimi Kurumu'ndan yetki almış denetçiler üzerinde anket tekniği kullanılarak elde edilen 319 veri analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda Türkiye'deki bağımsız denetçilerin genel olarak denetim kalitesini azaltan davranışlarda bulunma düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca araştırma kapsamındaki denetçilerin demografik özelliklerine göre (cinsiyet, eğitim ve tecrübe açısından) denetim kalitesini azaltan davranışlarının farklılık gösterdiği görülmüştür.
Women have begun to take part in business life intensively in the last century. However, despite the rapid rise in the number of women in business world, the proportion of women among senior managers and leaders has been very low. Research on the subject demonstrates that women face difficulties called 'Glass Ceiling', which cannot be seen apparently and at the same time which is hard to overcome in order to reach the senior executive positions. Glass ceiling refers to the difficulties that take place between women and the top management which do not allow them to move along their career regardless of their success and skills. There have been many theories about why women are underrepresented in senior management positions. If gathered under three headings, these are: Bias-centred, person-centred, and structural-centred theories. Bias-centred theories consider that the fundamental causes of inequalities are discrimination, stereotyping and prejudice by the greater part of the society or dominant group. Person-centred theories accept that differences in men's and women's personal characteristics and behaviour cause women to be unsuccessful at management positions. Structural-centred theories suppose that the main causes of inequality are the structural policies and customs of a social system, thus social structure dominated by men raise the discrimination against women.In this paper 'Glass Ceiling Syndrome' has been researched, the related literature on the subject has been investigated and the results were tried to be tested by a field survey. Within the scope of the study, a questionnaire was developed to determine the perception and attitudes of women who are working in a research hospital in Izmir on "Glass Ceiling Syndrome". The glass ceiling was analysed at nine dimensions in the questionnaire; these are: barriers stemming from top management, negative prejudices against women, family life, sex discrimination, women's rise in their career, organizational culture and politics, informal communication networks, mentoring and occupational discrimination.Research has shown that women are uncomfortable with prejudices about themselves and now they are ready for senior management positions. Women have been also more conscious day by day and they have been trying to break the glass ceiling which is like a barrier on their career. Eventually it can be said that the increase in educational and cultural level of the society will be the main factor on breaking the glass ceiling.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.