Bu araştırma İstanbul İli Anadolu Adalet Sarayı'nda çekişmeli boşanma davası devam etmekte olan bireylerin empatik eğilim düzeyleri ve bilişsel esneklik düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi amacı ile gerçekleştirilmiş nicel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini 2018-2019 yıllarında İstanbul Anadolu Adalet Sarayı 1,2,3,…23. Aile Mahkemeleri'nde çekişmeli boşanma sürecinde olan 98 (%59.4) kadın 67 erkek (%40.6) toplamda 165 kişi oluşturmuş olup katılımcılara Kişisel Bilgi Formu aracılığı ile sorular sorulmuş ardından Empatik Eğilim Ölçeği ve Bilişsel Esneklik Ölçeği uygulanmıştır. Verilerin analizi için SPSS 24.0 kullanılmış olup analizlerde puanların normal dağılıma uygunluğunun belirlenmesi için basıklık ve çarpıklık katsayıları incelenmiştir. Basıklık ve çarpıklık puanının normal olduğu görülmüş olup ölçek puanlarının normal dağıldığı belirlenmiştir. Bu kapsamda hipotez testlerinde parametrik test teknikleri kullanılmıştır. Puanların sosyodemografik özelliklere göre anlamlı farklılık gösterme durumunun incelenmesi için t testi ve ANOVA testi k (k>2) gruplu değişkenlerin analizinde kullanılmıştır. Aynı zamanda puanlar arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile Pearson Korelasyon Testi kullanılmıştır. Yapılan analizler ve elde edilen bulgular doğrultusunda bireylerin empatik eğilim düzeyiyle cinsiyet, herhangi bir işte çalışma durumu ve boşanma kararı veren tarafın kim olduğu konularında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bilişsel esneklik düzeyleri ile ise cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, diğer eşin eğitim düzeyi, evlenme şekli, çocuk sayısı, boşanmaya karar veren tarafın kim olduğu, boşanma sürecinde diğer eşin talep ve beklentileri anlama durumu arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür.
Bilişsel Esneklik ve Mizah Stilleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi Ö ÖZ ZE ET T A Am ma aç ç: : Araştırmalar; bilişsel esnekliğin sözel saldırganlığı azalttığını, özellikle sosyal iletişimde ve etkileşimde problem çözme etkisine sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Mizah konusunda literatürdeki pek çok çalışma bulgularında ifade edildiği gibi mizah, stresle başa çıkma ve stresin yol açtığı olumsuz sonuçları azaltma konusunda önemli işleve sahiptir. Benzer çalışmalarda mizahın öfkeyi azaltma yönündeki etkisi de belirtilmiştir. Bu çalışmada, bilişsel esneklik düzeyi ile tercih edilen mizah stilleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. G Ge er re eç ç v ve e Y Yö ön nt te em ml le er r: : Çalışma grubunu farklı fakülte ve bölümlerde öğrenim gören toplam 272 üniversite öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada veri toplamak amacıyla Mizah Stilleri Ölçeği ve Bilişsel Esneklik Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizi için SPSS 20 programından yararlanılmıştır. Verilerin analizinde, bağımsız gruplar da t-testi ve basit doğrusal regresyon analizleri kullanılmıştır. B Bu ul lg gu ul la ar r: : Araştırma sonucunda, bilişsel esneklik düzeyi arttıkça, olumlu mizah tarzlarının kullanımının arttığı gösterilmiştir. Ayrıca, bilişsel esneklik alt boyutlarında ve tercih edilen mizah stillerinde kadın ve erkek katılımcılar arasında farklar bulunmuştur. Buna göre, erkeklerin bilişsel esneklik puanlarının kadınlardan anlamlı derecede yüksek olduğu ve saldırgan mizah tarzını kadınlara oranla daha fazla kullandıkları saptanmıştır. S So on nu uç ç: : Çalışmanın temel problemi olan bilişsel esneklik düzeyi ile olumlu mizah stillerinin kullanımı arasında pozitif yönde bir korelasyon saptanmıştır. Katı, alternatifsiz, olumsuz bilişlere sahip kişilerde öfke daha yoğun hissedilmekte; yapıcı olmayan ve zaman zaman suç davranışına varan uyum bozucu yollarla ifade edilmektedir. Adli bilimler açısından bilişsel esneklik ve mizah yeteneğinin geliştirilmesi, öfke ve saldırgan davranışın önlenmesi konusunda önemli katkılara sahiptir. Bu doğrultuda planlanacak projeler ve eğitim programları gerek öfke kontrolü gerekse öfkenin saldırgan davranışa dönüşmesinin önlenmesi konusunda önemli bir alternatif oluşturacaktır.
Ülkemizde giderek artan bir gündem oluşturan kadın cinayetleri sahip olma olgusu üzerinden araştırılmaya çalışılmıştır. Toplumsal cinsiyet kadınlık ve erkeklik algısı o toplum içinde konum rol ve görevlerin belirlenmesi açısından önemlidir. Çalışmada toplumsal cinsiyet algısından hareketle ortaya çıktığı düşünülen “sahip olma duygusu”, Fromm’un “olmak” ve “sahip olmak” kavramları ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bu gözden geçirme çalışmasında kadın cinayetleri ve nedenleri konusunda yazılmış makale, kitap ve tezlerden, istatistik veriler için de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2017 yılına ilişkin verilerinden yararlanılmıştır. Fromm’un “olmak” kavramı insancıl ve varoluşçu kuramlarda da “kendini gerçekleştirme” olarak karşılığını bulmaktadır. İnsancıl kuramlarda kendini gerçekleştirme, psikolojik olarak tam sağlıklı insanı tanımlar. Fromm, “sahip olmayı” ise, sahip olunanı ele geçirmek, üzerinde hakimiyet kurmak ve dilediği şekilde kullanma hakkı olarak tanımlamaktadır. “Sahip olma”, ne pahasına olursa olsun, onun korunmasını da beraberinde getirdiğinden, sahip olunan nesnenin kaybedilmesi kişilik bütünlüğü için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Çalışmalar genellikle, erkeklerin otoritelerine veya statülerine yönelik tehdit algıladıkları zaman şiddete başvurduklarını göstermektedir. Eril otorite erkeğin benliğini oluşturan temel öğe olarak algılanmaktaysa, karşı gelinmesi tamamen benliğe yapılmış bir saldırı olarak algılanmaktadır. Kadının sahip olunan bir nesne olarak algılanması, onu dilediği gibi kullanma ve gerektiğinde de ortadan kaldırma hakkını beraberinde getirmektedir. Bu toplumsal algının değişmesinde uzun süreli ve sistemli planlanan “olmak” temelli eğitimler önemlidir. Bireylerin namusun cinsiyet algısına odaklanması yerine; bireye saygı, kadın-erkek eşitliği ve evrensel dürüstlük, doğruluk olgularına odaklanması sağlanmalıdır. Namus olgusunun bireyin kendisine ait bir değer olduğu vurgulanmalıdır. Nesneye sahip olmak ve birey olmak arasındaki ilişkiyi değerlendirebilme konusunda farkındalık kazandırıcı etkinlikler, çalışmalar ve programlar planlanmalıdır.
The employment of active learning in classroom management, which centers individual and values the selfcreation in educational process, and the effect of this method on students have been analysed in this study. As the method of the study, action research procedure of qualitative research method is employed.The acquired-data of the study have been analysed by SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 17.0 programme. The descriptive norms ( numbers, percentages) are used during the process of data evaluation. In the comparison of quantitative data, in order to identify the differences between two groups t-test was used and for more than two groups one way anova test was used to compare parameters between groups. The findings out of the study are interpreted in %95 confidence interval and %5 level of significance.It has been ascertained that the students expressed a positive opinion about the necessity of active learning method in the classroom management. Moreover, it is also cleared up that active learning makes a major contribution in academic success.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.