Şiir, roman, öykü, deneme gibi farklı türlerde eserler kaleme alan Hulki Aktunç'un edebî karakterini oluşturan unsurların başında dil hassasiyeti gelir. Kadıköy sokaklarının çok kültürü ortamında temellerini attığı argo birikimini Büyük Argo Sözlüğü (Tanıklarıyla) ile kamusal düzleme aktaran sanatçı için argo, dillerin kardeşliğidir. Hulki Aktunç argoya hâkimiyetini yalnızca sözlük hazırlayarak değil, bazı eserlerinde dil ve kurgunun odağına argoyu yerleştirerek de gösterir. Çalışmada Hulki Aktunç'un babasıyla tartışıp evden kovulan ve parasız kalan bir gencin yağmurlu bir gecedeki yalnızlığının sokak diliyle anlatıldığı "Madi Hayat In the Dark" adlı öyküsünde argo üzerinden inşa edilen dil üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada amaç Hulki Aktunç'un diğer öykülerinde ve romanlarında çok fazla yer bulmayan argonun, "Madi Hayat In the Dark" adlı öyküde "ana unsur" olarak yer aldığını ortaya koymak ve öyküdeki argo sözcükleri incelemektir. Çalışmada öykünün tüm söz varlığı incelenecek, Hulki Aktunç'un leksikograf kimliğinin öykülerine etkisi tespit edilecektir. Çalışmanın sonunda öyküde yer alan argo sözcüklerden hareketle hazırlanan öykünün tanıklı argo lügatçesine yer verilecektir.
Öz Herat'ı açtığı okullarla, düzenlediği meclislerle, sanatçı ve ilim insanlarını koruyan tavrıyla önemli bir merkez haline getiren Ebu'l-gâzi Sultân Hüseyin bin Mirzâ (H 842-911/M.1438-1506) şair hükümdarlardan biridir. Klasik Çağatay edebiyatının şairleri arasında yer alan Sultan Hüseyin Baykara, Hüseynî mahlası ile yazdığı lirik şiirlerini bir divanda toplatmıştır. Yapılan incelemeler neticesinde Hüseyin Baykara Divanı'nın nüshalarını tanıtan yayınlarda adı geçmeyen yeni nüshalara tesadüf edilmiştir. Buna göre yurt içinde bir, yurt dışında üç olmak üzere toplam dört yeni nüsha hakkında daha bilgiye ulaşılmıştır. Bu çalışmada özellikle Hüseyin Baykara Divanı'nın daha önce hiçbir kaynakta bahsi geçmeyen Berlin nüshası üzerinde durulacaktır. Berlin nüshası, Berlin Devlet Kütüphanesi Doğu El Yazmaları Koleksiyonu'nda Hs. Or. 10434 arşiv numarasıyla kayıtlıdır. Ketebe kaydından anlaşıldığı üzere Hüseyin Baykara'nın ölümünden 67 yıl sonra H 10 Muharrem 978 (14 Haziran 1570)'de Hasan el Hüseynî eş-Şirâzî tarafından istinsah edilmiştir. Nüshanın ilk ve son sayfasındaki kitap mührü (Exlibris Al. Sorlin Dorigny Péra de Constantinople Novembre 1889), nüshanın İstanbul'dan Berlin'e götürüldüğünü göstermektedir. İnce tezhiple süslenmiş bu nüshada 176 gazel dışında 2 tahmis, 6 rubai bulunmaktadır. Berlin nüshasında-eserin yurt içindeki nüshalarında bulunmayan-yeni bir gazel ve iki rubai tespit edilmiş, makalede bu şiirlere yer verilmiştir.
The Hāẕā Kitāb-ı Sarf-ı Türkî (h.e. 1201/c.e. 1786, which is registered with the number Ms. Diez A quart. 95 at the Berlin State Library Eastern Manuscripts Collection is a small Turkish grammar (morphology) book located between the 1b-10a pages. Between the 1b-7b pages of the work, the names of goods-tools, horse riding-harnesses, beverages, weapons, clothes, shoes, fabric, animals, food, fruits, organs, dwellings, plants-spices, paint, chemical substances are listed; afterwards, possessive suffixes of many of these names were given (except for the 3rd person singular possessive suffixes). Between the pages 7b-8a, simple and compound tense verb inflection examples are given. In the pages between 8b- *
Öz: Orta Asya Türk tarihinin son döneminin en önemli yerli kaynaklarından birisi olan Firdevsü'l-İkbâl, Hîve hanlarından El Tüzer Han'ın (1804-1806) emri üzerine Kongrat hanedanının ilk tarihçisi Mûnis ile Mûnis'in ölümünden sonra eserin kalan kısmını (eserin beşte birini) kaleme alan Âgehî tarafından yazılmış bir tarih kitabıdır. Bu eseri değerli kılan Kongrat sülalesinden olan Muhammed Emin İnak (1760-1790)'ın, Avaz İnak (1790-1804)'ın, El Tüzer Han (1804-1806)'ın, I. Muhammed Rahim Han (1806-1825)'ın Harezm'de tahtta bulundukları devirleri aydınlatması ve son dönem Çağataycasının özelliklerini yansıtmasıdır. Bu çalışmada Firdevsü'l-İkbâl'de geçen ağırlık, mesafe ve uzunluk ölçü adları incelenmiştir. Çalışmada eserin içeriği ve müellifleri hakkında kısa bilgiler aktarılmıştır. Eserde geçen ağırlık, mesafe ve uzunluk ölçü adları; yapı, anlam ve köken bilgisi açısından analiz edilmiş, dilbilimsel kavram alanları eserden örnek cümleler verilerek ortaya konmaya çalışılmıştır. Ayrıca eserden hareketle tespit edilen ölçü adlarının ağızlardaki ve Türkiye Türkçesi ölçünlü dildeki durumları hakkında da bilgiler verilmiştir.
Türkçede aylak "işsiz, boş gezen, avare (kimse)" anlamındadır. Fransızca flâner "oyalanmak, aylaklık etmek" fiilinden türetilen flanör (flâneur) ise 19. yy'da ortaya çıkan, "aylak aylak gezen aydın, kentli aylak, düşünür gezgin" anlamına gelen bir kavramdır. Moderniteyle ortaya çıkan aylak sınıf ise Russel'a göre, sanatı geliştiren, bilimleri bulan, felsefi düşünceler ortaya atan bir sınıftır. Türk romanlarında Tanzimat yıllarından beri "alafranga züppe tipi" şeklinde yüzeysel olarak işlenen aylak tipi flanör (flâneur) anlamıyla ilk kez Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam romanında işlenmiştir. Romanın başkişisi C.'nin üzerinden bir çeşit aylaklık manifestosunun ele alındığı, aylak kavramının sorgulandığı bu roman, "işsiz, boş gezen avare (kimse)" anlamının yanında "düşünür gezgin" anlamını da karşılayan aylak sözcüğünün incelendiği bu makaleye ilham olmuştur. Makalede Eski Türkçeden Türkiye Türkçesine aylak sözcüğünün etimolojik ve semantik olarak tarihî seyrinin incelenmesi yoluyla sözlüklerdeki ve Türkçenin tarihî kaynaklarındaki aylak/aylaklık algısı üzerinde durulmuştur. Makalede aylak sözcüğünün "işsiz, boş gezen avare (kimse)" dışında Türkçenin tarihî dönemlerinde ve çağdaş lehçelerinde "boşta olan, boş; haylaz; tembel; bedava, karşılıksız, ücretsiz; kalp, kalbin bulunduğu boşluk; girdap; körfez; rıhtım, liman" gibi anlamlara geldiği; ağızlarda ise "karşılıksız, bedava, beleş; açık, aşikâr, belli; bir aylığına tutulan işçi, hizmetçi; açıklık, meydan; derin kuyulardan su çeken hayvanın döndüğü, gidip geldiği yol, yer; tarla sulamakta kullanılan kuyu, işsiz" gibi anlamlarda kullanıldığı tespit edilmiştir. Buna göre aylak sözcüğünün felsefi ve edebî alanda kazandığı "düşünür gezgin" anlamının sözlüklerde yer almaması bu anlamın halk nazarında çok karşılık bulmamasından, aylaklığın tembellikle özdeşleştirilmesinden, bizde aylak sınıfın uygarlığın gelişmesinde Batı'daki gibi etkin rol oynamamasından ileri geldiği sonucuna varılmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.