Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda mücadele ettiği cepheler içinde, geleceğe yönelik en ağır ve dikkate değer gelişmeler hiç kuşkusuz Kafkas Cephesi'nde meydana gelmiştir. Savaşın başlangıcıyla birlikte Rus donanması Osmanlı Devleti'nin Karadeniz'deki limanlarını ve kıyı şehirlerini bombalamaya başlamıştır. Kafkas Cephesi'nin çökmesi ve üstünlüğün Rus ordusuna geçmesiyle denizden ve karadan Rus ordusunun kıskacına giren Doğu Karadeniz Bölgesi, 1916-18 yılları arasında çok dramatik olaylara sahne olmuştur. Bunlardan en önemlisi bölge Müslümanlarının batı illerine doğru başlatmış oldukları kitlesel göç olayıdır. Bölgede "Muhacirlik" olarak adlandırılan bu dönem halkın sosyal hafızasında derin izler bırakmış ve sözlü kültürle günümüze kadar ulaşmıştır.
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti dış müdahaleye açık hale gelmiş, ülke toprakları işgal edilmeye başlanmıştı. İtilaf Devletleri temsilcilerinin katılımıyla toplanan Paris Konferansı'na önce Ermeniler, ardından Rumlar adına sunulan muhtıralarla Doğu Anadolu'da Ermeni, Doğu Karadeniz'de Pontus devleti kurulması talep edilmişti. Dışarıda bu tür girişimler sürerken içeride Ermeni ve Rumların kurdukları silahlı çetelerle Türklere yönelik katliamları devam etmekte ve bölgedeki Türkler bölge dışına göç etmeye zorlanmaktaydı.
İhtimâl kâmûs-ı felsefenizde "pesimist" kelimesine bedbîn ma'nâsı vermişsinizdir. Hâlbuki ben hâl ve şanınıza akvâl ve ef'âlinize bakmak suretiyle epey zaman beri a'râzını sezdiğim hâlet-i rûhiyenizi tavsîf için bu kelimeyi "îmânsız" ma'nâsıyla tercüme ediyorum. Rica ederim, acele edip de hemen "benim vicdanî kanâ'atlerime ta'rіze hakkınız yoktur" gibi bir i'tirâza kalkışmayınız. Benim burada "îmânsız" kelimesinden kast ettiğim ma'nâ sizin mu'tekadatınızı teşhîre değil, ancak mesâ'il-i millîye ve siyasîye hakkındaki meş'ûm kanâ'atinizi tavsîfe ma'tûftur. Sizin ilk nazır olduğunuz zaman Meclis-i Mebusân'da bir istîzâha karşı "Ne yapalım, bir kere mağlup olduk. Sırtımız yere geldi. Onlar galip, her ne isterlerse yaparlar" demiştiniz. Benim "îmânsızlık" ile tavsîf ettiğim şey, iktibâs ettiğim şu sözlerin delâlet ettiği hâlet-i rûhiyedir ki bu menhûs hâlet-i rûhiye, yani îmânsızlık, Ferit Paşa hükümetlerinin şi'ârı idi. Bugün sizin ve hem-mezheplerinizin İttihatçılık ve bilmem ne ile kötülemek istediğiniz harekât-ı milliye de hep bu meş'um ve sârî îmânsızlığa karşı vicdân-ı millînin isyânından ibarettir. Anladınız mı? Rıza Bey, düşüncenizin yalnız bir kısmı doğrudur. Evet, biz mağlup olduk. Fakat "Hakk"ın mağlubiyeti ihtimâlinin kat'iyyen gayr-ı vârid olduğunu düşünmediniz. Galipler, hak ve adalet uğrunda harbe girdiklerini mütemâdiyen ilân edip durmuşlardı. Binâ'en'aleyh "hak" kendilerine gösterilince ve hakkımız ispat edilince onlar için "hakkı teslim"den gayrı yapacak bir şey yoktu. Ve
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.