This article was written to demonstrate when and why Ottoman historiography began. The sources used in the study generally involve some informative sources belonging to the Anatolian Seljuk era like El-Evamirü'l-Alâ'iyyefi'l-Umûri'l-Alâ'iyye and works by such authors as Şikârî, Makrizî and Tagriberdî which provide information about states of the period like Karamaoglus and Timurids. Likewise, early Ottoman chronicles such as Tevârih-i Âl-i Selçuk, Aşıkpaşazade Tarihi, Oruç Bey Tarihi and Behcetü't-Tevârîh and some memories such as those written by Konstantin Konstatinoviç and Mihailović were made use of. It is seen that the conflicts experienced between the Ottomans and the Timurids had a role in the start of Ottoman historiography during the reign of Murad II. In this sense, the Ankara War (1402) is a turning point in the formation of the concept of state in the Ottoman state. The Ottoman State had had the upper hand on its rivals in the Balkans and Anatolia until the sultanate of Yıldırım Bayezid. Military and political achievements had enabled the Ottomans to gain dominance over a large area. However, the unity established on Anatolian soil crumbled and former principalities were revived as a result of the loss of the Ankara War in 1402. A large majority of the land lost during the reign of Mehmed I was recaptured. The efforts by Timurid rule Shakhruh to exert his dominance over Murad II on grounds of "lineage" served as an important factor in the beginning of the Ottoman historiography. Murad II ordered Yazıcızâde Ali to write a book on Ottoman history. Yazıcızâde Ali translated İbn Bibi's work entitled El-Evamirü'l-Alâ'iyyefi'l-Umûri'l-Alâ'iyye by making some changes and additions to it. It was emphasized in the parts added with regard to the lineage of Murad II and the Ottomans that Âl-i Osman was higher than Âl-i Cengiz in terms of ancestry. This approach, which was maintained in Şükrullah's work, manifested itself in lineages that appeared in subsequent Ottoman sources that took the bloodline of the Ottomans to Oghuz Khan and Noah.
ÖzII. Mahmud devrinde yönetilenler için reaya yerine tebaa kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Böylece yönetilenler arasındaki müslüman-gayrimüslim ayrımını ortadan kaldırmak hedeflenmiştir. Bu değişim padişahın/devletin tüm yönetilenlere eşit mesafede olduğunun ilanı olarak okunabileceği gibi Osmanlı yöneten-yönetilen ilişkisinin modernleşmeyle birlikte değişmeye başladığının da göstergesi olarak da kabul edilebilir. Söz konusu döneme dair devletin ya da padişahın bakış açısından tebaanın sosyal, iktisadî, askerî konumu hakkında çok miktarda belgeye/metne ve bu belgelerden/metinlerden yola çıkılarak hazırlanmış pek çok araştırmaya sahibiz. Ancak tebaanın, devrin padişahını ve yaşadığı devri nasıl algıladığı hakkında fazlaca bilgimiz bulunmamaktadır. II. Mahmud, pek çok tarihçi tarafından reformcu, aydın, merkeziyetçi bir padişah olarak kabul edilmektedir. Hatta onun reformlarının Cumhuriyet reformlarına zemin teşkil ettiği kanısı, tarihçiler arasında yaygındır. Bu çalışmada günümüz tarihçileri tarafından yukarıdaki şekilde tanımlanan II. Mahmud devri ve reformları bu reformlardan olumlu ya da olumsuz etkilenen tebaanın gözünden değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Osmanlı Devleti, II. Mahmud, tebaa, reform, modernleşme Abstract Perception of Reforms by Mahmoud II by His SubjectsDuring the reign of Mahmoud II, the word tebaa (subjects) began to be used instead of reaya for those being ruled. In this way, an attempt was made to eliminate the distinction between Muslims and non-Muslims among the subordinates. This change can be taken to mean a declaration that the sultan/state was at an equal distance to all the subordinates but it may also be regarded as an indication that the relationships between the ruler and his subordinates in the Ottoman state began to change. We possess numerous documents/texts belonging to the said period about the social, economic and military situation of the subjects from the standpoint of the state or the sultan and various researchers conducted on the basis of these documents/texts. However, we do not have much information about how the subjects perceived the sultan of the period and the period he
Osmanlı Devleti, kendisinden önceki pek çok Türk Devleti'nin aksine bir göçebe konfederasyonu olmak yerine yerleşik değerleri benimsemeyi tercih etmiştir. Osmanlı Devleti, daha kuruluş aşamasından itibaren bu anlamda pek çok kurum vücuda getirdiği bilinmektedir. Bu şekilde kurulan (1362-1365 arası) Yeniçeri Ocağı, asırlarca Osmanlı ordusunun en önemli parçalarından birisini oluşturmuştur. Osmanlı tarihinde yeniçeriler savaş meydanlarındaki başarıları kadar çıkardıkları isyanlarla da anıldığı görülür. Bu anlamda II. Mehmed zamanında meydana gelen Buçuktepe İsyanından (1446), Ocağın kaldırılışına (1826) kadar, 380 yılda birçok isyan çıkarttıkları da bilinmektedir. Bu çalışmada her sosyal olayın birden fazla nedeni olduğu göz önünde bulundurularak, Buçuktepe Vakasının nedenleri, nasıl meydana geldiği ve niçin bu dönemde meydana geldiği gibi soruların cevap ya da cevapları ortaya konulacaktır. İsyan sonunda bazı devlet adamlarının daveti üzerine II. Murad yaşlı/tecrübeli padişah olarak tekrar tahta geçmiştir. II. Mehmed ise tecrübesiz/genç bir padişah olduğu gerekçesiyle tahttan indirilerek Manisa'ya gönderilmiştir. İsyanın, taht değişikliği dışında da bazı sonuçları olduğu anlaşılmaktadır. Buçuktepe İsyanı sonrasında tahttan indirilen II. Mehmed bu hadiseyi hiç unutmamış ve ikinci kez tahta geçtikten sonra iktidarını hiç kimseyle paylaşmayacağı bir sistem kurmuştur. Böylece patrimonyalizm ya da sultanizm olarak adlandırılan Osmanlı yönetim anlayışı ve nev-i şahsına münhasır özellikleri bulunan Osmanlı padişah tipolojisi ortaya çıkmıştır.
Barut-ateşli silah teknolojisi, pusula, kâğıt ve matbaa erken modern dönem olarak adlandırılan 1450-1750 arası döneme damgasını vuran dört büyük icat olarak kabul edilir. Barutun, ateşli silahlarda kullanımı Avrupa'da Feodalitenin yıkılmasını ve milli devletlerin kurulmasını sağlamıştır. Pusula ise yeni coğrafi keşiflerin önünü açarak yenidünyaların keşfini sağlamıştır. Kâğıt-matbaa da bilgiye erişimi kolaylaştırdığı ve ucuzlattığı için insanlık tarihinde büyük bir değişime neden olmuştur. Erken modern dönemin başlarında icat edilen matbaanın, Osmanlı Devletinde Müslüman reaya tarafından kullanılmaya başlanması ilgili dönemin sonlarına tekabül eder. Bu gecikmenin nedeni, İbrahim Müteferrika tarafından kurulan matbaanın başarılı olup olmadığı, olduysa ne kadar başarılı olduğu gibi hususlar ciddi bir tartışma konusu olma özelliğini muhafaza etmektedir. Bu çalışma Müteferrika matbaasının ne kadar başarılı olduğu, kitap maliyetlerinde ne kadar bir ucuzlama sağladığı sorularına cevap verme amacındadır. Amaca ulaşmak için yazma eserler ile matbu eserlerin kıyaslanması hususunda bir maliyet hesabı önerilmektedir. Matbaanın kitap maliyetlerinde meydana getirdiği ucuzlama, matbu kitabın el ile yazılması durumunda ortaya çıkacak maliyet ile kıyaslanmasıyla ortaya konabilir. Elde edilen sonucun daha anlamlı olabilmesi için kıyaslamada kullanılan yazma kitap maliyetleri ile matbu kitap maliyetleri, kitabın potansiyel müşterisi konumunda bulunan bir vasıfsız işçi, bir vasıflı işçi ve bir müderrisin yevmiyesine bölünerek, kitapların emek cinsinden maliyetleri üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.