The European Union (EU) has evolved as an international actor with democracy promotion agenda since the 1990s. The EU approaches to democracy promotion by transferring its norms, values, rules and standards to third countries especially through its enlargement and neighbourhood policies. This study considers the lack of conceptual and theoretical studies on the subject in Turkish literature. It discusses the content, instruments, methods and approaches of democracy promotion as a foreign policy phenomenon, and the reasons for external actors’ impact on other states’ democratisation processes. The models along with instruments and mechanisms used by the EU in democracy promotion are examined. Thus, it contributes to Turkish literature on the EU’s democracy promotion by drawing on the literature on democratisation and Europeanisation.
Soğuk Savaş'ın sona ermesi ile birlikte uluslararası ilişkilerin güvenlik gündeminin değişmesi ile Avrupa Birliği (AB) 1990'ların sonundan itibaren demokrasiyi teşvik eden uluslararası bir aktör olarak evrilmiştir. AB, Avrupa Komşuluk Politikası'nda demokrasi teşvikini; Birlik normlarının, değerlerinin ve standartlarının komşu ülkelere aktarılması yoluyla güvenlik stratejisi temelinde ele almaktadır. AB'nin demokratikleşme süreçlerinin ülke içi dinamikler ile iç içe olduğunu kabul ettiği demokrasi teşviki politikalarının başarısı, üçüncü ülkelerin istek, irade ve yetkinliklerine bağımlı kalmaktadır. Bu çalışmada, AB'nin demokrasi anlayışı ve demokrasi teşviki politikası Komşuluk Politikası ve Ermenistan örneği üzerinden incelenmektedir. AB'nin Ermenistan ile kurumsal ilişkileri demokrasi teşviki bağlamında tarihsel olarak incelenmekte ve AB'nin koşulluluk ve sosyalleşme mekânizmalarına ne ölçüde başvurduğu analiz edilmektedir. Ermenistan'ın kurumsal yapısı, geleneksel yönetim anlayışı, sivil toplumun gelişmesinin önündeki engeller ve ülkedeki siyasi, iktisadi, sosyal ve askeri Rusya nüfuzu Ermenistan'da demokrasi teşviki sürecindeki AB etkisini belirleyici unsurlar olarak ele alınmaktadır.
Avrupa Birliği, 2004 genişlemesi ile doğrudan komşu olduğu Doğu komşuları ile ilişkilerini Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı Girişimi kapsamında ele almaktadır. Komşularının Birlik norm, değer ve standartları ile yakınlaşmalarını amaçlayan Avrupa Birliği; bu politikalar kapsamında demokrasinin teşvik edilmesine özel bir yer ayırmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Avrupa Birliği'nin Doğu komşuları olarak tanımladığı Azerbaycan, Belarus, Ermenistan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna ile ilişkilerinde demokrasi teşvikine verdiği önem ile Doğu komşularında normatif bir güç olmasının önündeki engelleri tespit etmektir. Avrupa Birliği'nin Doğu komşuları ile ilişkilerinde demokrasi teşviki kapsamında, birincil kaynak olarak Avrupa Birliği'nin kurumsal olarak geliştirdiği politikalar ili ilgili belgeler, Doğu Ortaklığı Girişimi'nde yer alan altı ülke ile imzaladığı resmî belgeler ve ikincil kaynak olarak literatürde öne çıkan çalışmalar kullanılmaktadır. Avrupa Birliği'nin demokrasi teşvikinin güvenlik yaklaşımından ayrı düşünülemeyeceği ve Doğu komşularına yönelik yaklaşımlarını güvenlik bağlamında ele aldığı görülmektedir. Avrupa Birliği'nin demokrasi teşvikinde Avrupa Birliği'nin özellikle enerji kaynaklarına güvenli ulaşımı çerçevesindeki çıkarları ve Rusya'nın Doğu Ortaklığı ülkelerinde sahip olduğu nüfuz belirleyici bir rol oynamaktadır. Ancak, çalışmada Avrupa Birliği'nin bölgedeki etkisini ya da etkisizliğini açıklamada üçüncü ülkelerin iç bağlamları ile siyasi reformları gerçekleştirme istek ve iradelerinin belirleyici unsur olduğu savunulmaktadır.
Since the Syrian crisis, migration has emerged as a rising and permanent discussion of European politics that has both created diversity and caused obstacles in the attitudes and policy orientations across the member states. In addition, the migrant crisis opened a space for Eurosceptic actors to exploit it as an issue for politicization and securitization. Eurosceptic discourse has framed the migrant crisis as a threat to national, economic, cultural and internal security, bringing its securitization aspect into question. In this respect, new security measures, such as border controls and detention, and a discourse that employs anti-migration themes have become visible in many member states. The focus of this study is to analyse Hungary's overall position and policy orientations towards the crisis in order to deconstruct its main messages, identify the interlocutors and the reasons behind particular perspectives. In this descriptive content analysis, more than 160 official documents have been thoroughly examined. It was observed that in opposition to the European migration governance, Hungary has gone through a securitizing discourse as the first theme. The second theme is that due to Brussels' policy preferences, which are characterized to be anti-democratic and unlawful, and believed to have created a civilization disaster, Budapest has exhibited a Eurosceptic stance. Hungary's overall position and policy orientations towards the migrant crisis are concluded to be the combination of securitization and Euroscepticism. Accordingly in the last theme, Hungary's proposed solution to the migrant crisis, which was framed as a threat, is 'stopping' it by initiating new security measures.
Climate change is a global issue that has proven individual state-centred responses inadequate and it necessitates sustainable collective actions. It requires cooperation and coordination at global, national and local levels to tackle with its adverse effects. This study argues that climate change’s cross-cutting nature and its effects compel states to adapt a new governance approach as the most effective tool. Turkey as a part of the Mediterranean Basin is deined as one of the most vulnerable to the adverse effects of climate change. Its position on global climate change governance is intertwined with its priorities for economic development which makes it a “unique” party to the current global climate change regime because of its “special circumstances”. This study analyses the case of Turkey by identifying the reasons behind Turkey’s attitude and position in its integration into the global climate change regime as well as its national responses to issues arising from climate change. It aims to evaluate: the determinants of Turkey’s approach to climate change governance and Turkey’s formulation of its national climate change policies. Also, it interrogates the eficiency of Turkey’s steps taken towards climate change mitigation. In order to analyse Turkey’s existing national structure regarding climate change governance, oficial documents such as strategy papers and action plans composed by Turkey and framework documents generated by international organisations, mainly the UN, are used as primary sources as well as the prominent publications as secondary resources. This study concludes that Turkey’s climate change policies and governance structure are still at an early stage. There is a need for a shift in its policy patterns towards climate change governance in the post-Paris Agreement context. Keywords: Turkey, Climate Change, Governance, National Policies.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.