COVID-19 olarak bilinen koronavirüs Çin ve diğer birçok ülkeye çok hızlı bir şekilde yayılarak akut bulaşıcı bir salgınına neden olmuştur. Bu salgın kısa sürede ülkemize de ulaşmıştır. Virüsün yayılmasını önlemek için pek çok tedbir alınmış, insanların gündelik yaşamları ani ve beklenmedik şekilde değişime uğramıştır. Tedbirler kapsamında, üniversiteler kapatılarak uzaktan eğitim sistemine geçilmiştir. Bu değişim, üniversite öğrencilerini pandemiden en çok etkilenen gruplardan biri haline getirmiştir. Bu nedenle çalışma üniversite öğrencilerinin COVID-19 korku ve belirsizliğe tahammül düzeylerinin incelenmesini esas almıştır. Bu amaçla 100 üniversite öğrencisine "COVID-19 Korkusu Ölçeği" ve "Belirsizliğe Tahammülsüzlük Ölçeği-12" uygulanmıştır. Sonuçlar öğrencilerin koronavirüsten orta düzeyde korktuklarını (16,87±6,69) ve orta düzeyde belirsizliğe karşı tahammülsüz (38,79±8,81) olduklarını ortaya koymuştur. COVID-19 korkusunun ve belirsizliğe tahammülsüzlüğün cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı tespit edilmiştir. Koronavirüs nedeniyle bir yakınını kaybeden öğrencilerin korku düzeyleri, kayıp yaşamayan öğrencilerden anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. COVID-19 korkusu ile belirsizliğe tahammülsüzlük arasında pozitif yönlü, orta şiddetli ve ileri düzeyde anlamlı korelasyonel ilişki gözlemlenmiştir. COVID-19 korkusu, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyini anlamlı düzeyde yordamaktadır.
Araştırma; üniversite öğrencilerinin mental iyi oluşları ile psikolojik dayanıklılıkları arasındaki ilişkiyi bazı demografik değişkenlere göre incelemeyi temel almıştır. Bu amaçla yaşları 18-24 arası değişen 57 üniversite öğrencisine Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği" ve "Warwick-Edinburgh Mental İyi Oluş Ölçeği" uygulanmıştır. Demografik bilgilerin tespiti için ayrıca "Kişisel Bilgi Formu" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin mental iyi oluşlarının (51.85±9.99 puan ile) ve psikolojik dayanıklılıklarının "iyi" düzeyde olduğu görülmüştür. Mental iyi oluş ve psikolojik dayanıklılık ölçeğinden elde edilen puanların cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin mental iyi oluşları ve psikolojik dayanıklılıkları arasındaki ilişki incelendiğinde; Psikolojik Dayanıklılık Ölçeğinin ''sosyal kaynaklar'' alt başlığının mental iyi oluş ile negatif yönlü, düşük şiddetli ve anlamlı bir korelasyonel ilişki içerisinde olduğu görülmüştür. Diğer alt ölçeklerle mental iyi oluş arasında anlamlı bir korelasyonel ilişki görülmemiştir.
Araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin bilişsel çarpıtma ve umutsuzluk düzeylerini (ve üç alt boyutunu) sosyo-demografik değişkenler açısından incelemektir. Bilişsel çarpıtmalar kişilerin geleceğe yönelik beklentileri, sorun çözme yöntemlerini ve çevreye uyum sürecini olumsuz yönde etkileyerek bireylerde umutsuzluğa neden olmaktadır. Bu amaçla araştırmaya lisans öğrencisi olan 54 öğrenci dâhil edilmiştir. Katılımcılara yirmi sorudan oluşan Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), on beş sorudan oluşan Bilişsel Çarpıtma Ölçeği-R (BÇÖ-R) ve sosyo demografik bilgilerin alındığı Kişisel Bilgi Formu verilmiştir. Sonuç olarak lisans öğrencilerinin aldığı 9,88±1,79 puan ile düşük düzeyde umutsuzluğa sahip oldukları ve 34,94 ± 6,48 puan ile düşük-orta düzeyde bilişsel çarpıtmalar gösterdikleri görülmüştür. Sosyo-demografik özellikler arasındaki ilişkiler incelendiğinde; öğrencilerin umutsuzluk puanları ve testin alt boyutları (GİD-GİB-MK) ile bilişsel çarpıtma düzeyi arasında anlamlı bir ilişki görülmemiştir. Öğrencilerin umutsuzluk düzeyleri ile bilişsel çarpıtma düzeyleri arasında anlamlı bir korelasyonel ilişki elde edilmemiştir. Çalışmanın umutsuzluk ve bilişsel çarpıtma konusunda yeni yapılacak araştırmalara kaynak niteliğinde olması niyet edilmektedir.
Adolescence is a period of development that is critical to social and emotional development. Successful emotion regulation in this period will bring success in social relations. The sense of anger that has the potential to cause problems individually, interpersonally and socially is seen as a frequently observed feeling during adolescence. Therefore, it was aimed to investigate the relationship between anger levels and emotion regulation methods of this age group. For this purpose, two scales, the Adolescence Anger Rating Scale (AARS) and the Emotion Regulation Scale for Adolescents were administered to 57 university freshman students. The results of the research indicated that adolescents' anger levels were low. It was observed that university education, which is an intellectual activity, has a reducing effect on the level of anger. When the results of the emotion regulation scale are examined, applying internal functional emotion regulation is the most common emotion regulation method of students. Internal functional emotion regulation is a method of high cognitive activities and is considered as a positive method. It has been observed that preferential functional mood adjustment methods have a positive effect on the current social relations of adolescents. There was no significant difference between the scale scores in terms of gender.
Modern hukuk sistemleri her ne kadar 18 yaş öncesi evlilikleri suç olarak kabul etse de dünya genelinde çocuk evliliklerin olduğu görülmektedir. Bu olgunun sadece belirli bölgelerde değil dünya genelinde yaygın oluşu, çocuk evliliklerin kültürel bir olgu olduğu iddiasını çürütmektedir. Çocuğun beden bütünlüğü ve psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkilere ve hatta kalıcı hasarlara yol açan çocuk yaşta evlilikler, üzerinde çokça çalışılması gereken bir konudur. Bu maksatla çalışmada "çocuk gelin" olarak da adlandırılan bu olgu incelemeye alınmış, çocuk yaşta evliliğin ne olduğu, bu olgunun ortaya çıkma sebepleri değerlendirilmiştir. Çalışmada toplumun çocuk yaşta evlilikler hakkında yaklaşımı ve bilinç düzeyi tartışılarak, toplumsal farkındalığın arttırılmasına dikkat çekilmiştir. Bu noktada medyanın rolü ve çocuk evlilikleri hakkında yapılan haberleri ele alış ve aktarış biçimi incelenmiştir. Toplumun değer yargıları ve farkındalık düzeyinin yükselmesi ve şekillenmesi noktasında çok önemli bir güce sahip olan yayın organlarının çocuk yaşta evlilikler ile ilgili dikkat etmesi gereken noktalar vurgulanmıştır. Bu derleme çalışmasının çocuk gelin olgusu konusunda önleyici çalışmalar için bir kaynak niteliğinde olması hedeflenmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.