OBJECTIVE: Tonsillopharyngitis is one of the constituents of upper respiratory tract infection (URTI). Fever is a URTI symptom requiring treatment due to the occurrence of discomfort and high fever-based complications. This study primarily sets out to observe and compare the efficacy of intravenous administration of paracetamol and ibuprofen drugs on fever in adult patients with tonsillopharyngitis. METHODS: This study was performed in a prospective, randomized controlled, double-blind design. The study population was divided as Group 1 (treated with paracetamol) and as Group 2 (treated with ibuprofen). While the first group was treated with paracetamol as 1000 mg in 150 ml normal saline, the second group was treated with ibuprofen as 400 mg in 150 ml normal saline. The primary outcome was the decrease in fever at 15, 30, and 60 min, while the secondary outcome was the need for additional treatment after 60 min. RESULTS: One hundred and eighty-five patients were included in the final analysis. The mean age of the paracetamol group (57.4% male) was 28.36 ± 9.6, whereas that of the ibuprofen group (54.9% male) was 27.45 ± 7.98. Fever was reduced significantly between 0 and 60 min in both groups (P ≤ 0.001 and P ≤ 0.001, respectively). Although the antipyretic effect of ibuprofen was more pronounced in the early period than that of paracetamol, no significant difference was noted between the two groups in terms of fever drop between 0 and 60 min (P = 0.350). CONCLUSION: Although both drugs prove effective in controlling fever at the 60 min, stronger efficacy of ibuprofen in the first 15 min may enable rapid discharge from the emergency department.
One of the most common reasons for emergency department (ED) admissions is sore throat, which is a prevalent clinical manifestation disturbing patients, especially with upper respiratory tract infections (URTI). Some patients with URTI present to ED with moderate to severe sore throat pain. 1 In such a case, the primary goal of treatment in ED is to alleviate pain immediately and maximising patient comfort with minimum side effects.Relieving sore throat pain in both acute and chronic periods is an indispensable aspect of treatment in URTI. As in other pain types, sore throat has also been treated over years with non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAIDs). Paracetamol and dexketoprofen are among the widely used analgesics administered to cure sore
Özet Amaç: Bu çalışmada Denizli İli Serinhisar İlçesi'nde bulunan ilkokul ve ortaokullarda öğrenim gören 6-14 yaş grubu çocuklardaki fazla tartılılık/obezite prevalansı ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırmanın evrenini Denizli İli Serinhisar İlçesi'ndeki devlet okullarında öğrenim gören tüm 6-14 yaş grubu öğrenciler oluşturmaktadır. Örneklem seçilmemiş olup evrenin tamamına ulaşılması hedeflenmiştir. Çalışmaya katılmayı kabul eden 1253 öğrenci (%82,4) üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Öğrencilerin anne-babalarına 26 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Vücut ağırlığı ve boy ölçümleri yapılarak beden kitle indeksleri hesaplanmıştır. Beden kitle indeksi 5. persentil altında olanlar zayıf, 85. persentil ve üzeri ile 95. persentil altı olanlar fazla tartılı ve 95. persentil ve üzeri olanlar obez olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin %4'ü zayıf, %16'sı fazla tartılı ve %12'si obezdir. Erkeklerin fazla tartılı/obez olma durumu (%17,7 ve %15,2) kızlara (%13,3 ve %9,2) göre (p=0,004); annesi fazla tartılı/obez olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%17,6 ve %16,7) annesi normal tartılı olanlara (%12,2 ve %6,8) göre (p<0,001); babası fazla tartılı/obez olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%17,2 ve %15,5) babası normal tartılı olanlara (%9,8 ve %4,8) göre (p<0,001) ve doğum kilosu yüksek olanların fazla tartılı/obez olma durumu (%22 ve %15,9) doğum kilosu normal olanlara (%13,6 ve %11,3) göre (p<0,001) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Sonuçlar: Araştırmaya katılan 6-14 yaş arasındaki yaklaşık her üç çocuktan biri fazla tartılı veya obezdir. Fazla tartılılık/obezite; erkeklerde, anne veya babası fazla tartılı/obez olanlarda ve doğum kilosu yüksek olanlarda daha fazladır.
ÖzetAmaç: Epidemiyolojik dönüşüm sonucunda bulaşıcı hastalıklardan bulaşıcı olmayan hastalıklara geçişin yaşandığı birçok gelişmekte olan ülkede hipertansiyon önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklılık göstermekle birlikte hipertansiyon prevalansı %25-55 arasında bulunmaktadır. Ayrıca hipertansiyon hastaları polifarmasi açısından risk grupları arasında yer almaktadır. Polifarmasi, hasta uyumunun azalmasına, ilaç-ilaç etkileşimine, yanlış ilaç kullanımına, istenmeyen ilaç yan etkilerine yol açmakta ve acil servis başvurularında ve hastaneye yatışlarda artışa neden olduğu için tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olarak değerlendirilmektedir. Çalışmamızda PAÜ hastanesi kardiyoloji polikliniğine başvuran hipertansiyon hastalarının polifarmasi durumları ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Kesitsel tipteki araştırmamıza 320 hipertansiyon hastası katılmıştır. Çalışmaya katılan hastalara, tıp yazını taranarak oluşturulan 21 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Tedavi uyumları Morisky Tedavi Uyum Ölçeği (MTUÖ-8) kullanılarak ölçülmüştür. Veriler SPSS 17 programıyla analiz edilmiş olup tanımlayıcı istatistikler, sınıflandırılmış değişkenler için sayı ve yüzdeler verilmiştir. Yüzdeler arasındaki farklar ise Ki-kare testi ile test edilmiştir. Ortalamalar arasındaki farklar için Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi 0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan kişilerin 153'ü (%47,8) kadındır, 249'u (%78,3) evlidir. Yaş ortancası 63 yıldır. Günlük dört ve daha fazla ilaç kullanım oranı tüm grupta %54,4 (n=174), günlük beş ve daha fazla ilaç kullanım oranı tüm grupta %44,4 (n=142) olarak bulunmuştur. Katılımcıların %49,5'inin (n=141) tedaviye uyumu kötüdür. Yaş, cinsiyet, öğrenim durumu, riskli davranış varlığı, ek kronik hastalık varlığı, hipertansiyon hastalık süresi, sigara kullanımı ve tedavi uyumu değişkenlerinden oluşan regresyon modelinde, düşük eğitim seviyesi (OR=5,67, GA=3,26-9,86), ek kronik hastalığın olması (OR=2,02, GA=1,11-3,69), ve uzun süredir hipertansiyon hastası olmak (OR=2,91, GA=1,61-5,27), polifarmasiyi etkileyen bağımsız faktörler olarak saptanmıştır. Sonuç: Kardiyoloji polikliniğine başvuran hipertansiyon hastalarının %54,4'ünde (n=174) polifarmasi bulunmaktadır. Saptadığımız bu düzeyin literatürdeki benzer çalışma sonuçlarına göre genel olarak daha yüksek olduğu söylenebilir. Düşük eğitim seviyesi, komorbidite, uzun süredir HT nedeniyle takipli olmak polifarmasi için risk faktörleri olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Polifarmasi, tedavi uyumu, hipertansiyon. Sevinç Ö, Adalı MK, Til A, Kınacı Çimen Y. Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine başvuran hipertansiyon hastalarında polifarmasi ve etkileyen faktörler. Pam Tıp Derg 2019;12:93-100. AbstractPurpose: Hypertension is considered to be an important public health problem in many developing countries where epidemiological transformation is the transition from infectious diseases to non-communi...
Aim: Losartan, a drug in the angiotensin receptor blocker (ARB) family, is the substrate of the Multi Drug Resistance-1 (MDR1) drug-efflux protein encoded by the ABCB1 gene. This study seeks to investigate the MDR1 gene polymorphism and losartan concentration in order to identify drug resistance in patients presenting to the emergency department (ED) with a hypertensive episode while having losartan treatment. Method: The patient cohort was comprised of 50 individuals presenting with a hypertensive episode while under losartan treatment. The control cohort included 50 patients whose blood pressure was regulated while receiving losartan treatment and who were admitted to the ED for reasons other than hypertensive episode. Allele-specific PCR analysis was carried out in order to determine the frequencies of the G2677T/A, C3435T and C1236T genotypes. Plasma losartan and EXP3174 levels of the patients were calculated using tandem mass spectrometry Findings: The frequencies of GG, GT, GA, TA and TT genotypes did not differ significantly between the cohorts in G2677T/A single nucleotide polymorphism (SNP) (p>0.05), whereas those of C3435T TT and C1236T CT genotypes yielded a significant difference between the patient and control cohorts (p<0.05). Besides, no significant difference was evident between G2677T/A, C3435T and C1236T genotypes with respect to plasma losartan/EXP3174 concentration (p>0.05). Conclusion: We provided clinical evidence that hypertensive episodes occurred more frequently in C3435T TT and less frequently in C1236T CT. However, no significant correlation was established between plasma losartan, EXP3174 concentration and G2677T/A, C3435T, and C1236T genotypes. Keywords: Losartan, MDR1, Genetic polymorphism, EXP3174, Hypertension
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.