Bu araştırmanın amacı işgören kaygı düzeyinin örgütsel adalet algısı ile örgütsel bağlılık ilişkisindeki aracılık rolünün belirlenmesidir. Araştırmanın evreni Ankara'da faaliyet gösteren turizm işletme belgeli restoranlarda çalışan 59.590 işgörenden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklem çapı Yamane (2001)'nin formülü kullanılarak 384 olarak hesaplanmıştır ve toplamda 406 işgörene ulaşılmıştır. Örneklem grubunun seçiminde kolayda örneklem yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak anket formu tercih edilmiştir. Anket formu dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde işgörenlerin demografik özelliklerine ilişkin ifadelere, ikinci bölümünde Niehoff ve Moorman (1993) tarafından geliştirilen örgütsel adalet ölçeği, üçüncü bölümde Mowday, Steers ve Porter (1979) tarafından geliştirilen örgütsel bağlılık ölçeği, dördüncü bölümünde ise Spielberg ve arkadaşları (1970) tarafından geliştirilen kaygı düzeyinin belirlenmesine yönelik ifadelere yer verilmiştir. Anket formları yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak doldurtulmuştur. Araştırma kapsamında elde edilen veriler frekans analizi ve Yapısal Eşitlik Modeli kullanılarak test edilmiştir. Yapılan analizler sonucu kaygının örgütsel adalet ve örgütsel bağlılık üzerinde doğrudan pozitif yönde bir etkisinin olduğu belirlenmiştir.
PurposeThis study aims to synthesize theoretical and empirical studies on the food dimension of developments in cultural omnivorousness. Cultural omnivorousness is an antithesis which Peterson developed against Bourdieu's stratification theory that emerged in 1992, and it has been the subject of scientific research in different dimensions, including literature, music, art and food.Design/methodology/approachIn this study, databases were systematically searched to identify publications on cultural omnivorousness and food. The data obtained in the study was appraised using the checklist of preferred reporting items for systematic reviews and meta-analyses (PRISMA).FindingsThis study concluded that research on cultural omnivoriusness and food is often investigated from a demand perspective. Findings indicated that the relationship between food and cultural omnivorousness is focused on the axis of eating out, restaurant types and preferences, regions where restaurants are located, liked/preferred food, vegetarianism, the healthy/unhealthy state of food, locality and economic value of preferred food. Moreover, comparing the reviewed study results, it was identified that multiple regression was mostly used in quantitative research, and content analysis was benefited in qualitative research.Research limitations/implicationsThe reviewed studies were limited to articles with open access and peer-reviewed journals over the period 1990–2020. In addition, this study adopted a qualitative research approach. Another limitation of the research is that it only examined cultural omnivorousness in terms of food.Practical implicationsIt is noticed that the results of the research conducted regarding the relationship between cultural omnivorousness and food vary by countries and cities. The reason for this situation might be the different historical processes and development levels of the countries and the difference in the symbols represented by food in this process. Additionally, in practical terms, this research offers some implications for how the relationship between cultural omnivorousness and food can be used by supply. Restaurants from a consumer perspective and destinations from a tourist perspective can use cultural omnivorousness as a strategic element in their marketing planning.Originality/valueThe literature on cultural omnivorousness is used to make sense of a striking phenomenon, namely the tastes/likes of individuals in the middle and upper classes. However, there has not been found such an examination of food and its use in cultural omnivorousness studies. This article fills the identified gap, adding to the discussion on food and cultural omnivorusness and provides a related research agenda.
Besinlerin seçiminde bireysel, kültürel ve sosyal faktörler etkili olmaktadır. Bireysel faktörlerden olan kişilik tipleri neyi, neden ve nasıl yaptığımız ile alakalı düşünce ve davranışlarımızı etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı bireylerin kişilik tiplerinin gıda tercihlerine etkisini incelemektir. Bu araştırmanın evrenini Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yaşayan kişiler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklem çapı Yamane (2001)'nin formülü kullanılarak 384 olarak belirlenmiştir ve toplamda 514 bireye ulaşılmıştır. Veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Anket formu üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde demografik özellikler, ikinci bölümde kişilik tipleri, üçüncü bölümde ise gıda tercihlerine ilişkin ifadelere yer verilmiştir. Anket formları yüzyüze görüşme tekniği ve e-posta yolu ile doldurtulmuştur. Araştırma kapsamında elde edilen veriler, frekans analizi, bağımsız gruplar t testi, ANOVA ve çoklu regresyon analizi kullanılarak test edilmiştir. Yapılan farklılık analizleri sonucunda demografik değişkenlerden cinsiyet, yaş ve yaşanılan bölge ile gıda tercihleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunanamamıştır. Bununla birlikte sorumluluk ve nevrotizm arttıkça bireylerin organik gıda tercihlerinde artış olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.